Oda Karanlık, Elde Kalem, Konu Bildiğiniz Gibi, İçsel Serzenişler

Kaynak belirtilmedi

İlk defa ne yazacağımı bilmeyerek başlıyorum yazmaya. Zihnimden neler döküleceğini, neden tam da şu anda yazmak istediğimi, istemekle bırakmayıp yazmaya başladığımı, neden canımın yandığını, neyin bu kadar battığını, niye böyle olduğunu ya da neden umutsuzluğa kapılı bir haldeyken her tarafa neşe saçmaya çalıştığımı. 

Aşka karşı neden bu kadar acımasız olduğumu ya da sevginin büyüsünün neden artık ben de pek işlemediğini bilmediğimi, onları da bilmiyorum.

Şu an gerçekten bilmiyorum ben neyin ne olduğunu veya gelecekte ne olacağını.

Kafam hiç olmadığı kadar karışık, kalbim özgür ve aidiyetsiz takılıyor, yine de çarpıtan biriler var mı var, iyi ki de varlar. Heyecan katılıyor hayatıma, sebep oluyor kalemimi yeniden elime almama.

Birkaç günüm kaldı bu fevkalade grilikteki şehre veda edip, özlediğim yerime dönmeme, tekrardan derin derin nefesler almaya başlamama. Çok mu çok az kaldı, giderken nasıl hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa, dönerken de yine her şey bambaşka olacak farkındayım aslında.

Biraz da yorgunum, dopdolu bir yol oldu adıma. İlk defa bu kadar hesabı aynı anda kapatarak veda edeceğim evime, yatağıma, aileme. İlk defa bu kadar rahat ama aynı zamanda dopdolu kafamın içi.

İlklerimi yaşamaya devam ediyorum etmesine de bu ilkler hep iyi olamıyor ne yazık k.

Bu da beni benden almaya yetiyor ama artamıyor. İlk defa sevgisiz hissediyorum kendimi, birine ait değilmişim gibi hissediyorum, kime baksam sıradan, standart, dümdüz geliyor gözüme, hiç böyle olmazdı diyorum kendi kendime, arada dalıyorum uzaklara yine. Geçmişteki bütün defterleri kapatmak diyorum, sanırım beni amaçsız bıraktı, geleceğin getireceği aşk olasılıklarına karşı.

Pamuk şeker sırası bekleyen bir çocuk gibi masumca sıradayım, bu sefer dökmeden, aileden ya da kendimden azar yemeden, temiz bir şekilde yiyeceğime inanıyorum, yine de pamuk şeker ya işte, hepsi birbirine benzer, çokça şeker çokça tüy ama her fırsatta biraz daha dökülen, tuhaf bir pamuk şeker. 

İnsan da pamuk şekere benzer, insana duyulan aşkta öyle, sen her şey güzel gidecek sanıp hayaller kurmaya başlarsın, çok geçmeden fark edersin ki sen aslında gözünde büyütmüşsün her şeyi, insanda şeker gibi üstün başın leke olmaz belki ama yüreğine bulaşır ilişkinin kırıntıları. Ailen ve sevdiğin dostların mı? 

Seni aramak ve bolca nasihat sunmak için çoktan sıraya girmeye başladılar bile.

Bilmiyorum, insanlardan soğudum gibi görünüyor, o yüzden kimseyi özelleştiremiyorum kalbimde, her ne kadar bir heykelden hallice görünenler de olsa bile, beğeni algımı kapatıp amaçlarıma odaklamışım kendimi besbelli. 

Sırtımda taşımak için yük aramak bana bir hayli saçma geliyor sırf yalnızlığıma iyi ya da kötü ortak edineceğim diye, eksiler artıları kapatıp canımı sıkıyor.

Neden böyle olduğunu sorsanız, bilemem, aşka bayılan ve çocukluğundan beri aşka ithaf sözler, anılar, yaşanmışlıklar biriktiren biri olan bendeniz Emir, ne ara ne oldu da bu kadar aşksız bir insana dönüştü, hiç ama hiç bilmiyorum.

Hayatın hangi noktasında ve hangi moralle olursam olayım hep aşka ihtimal bağlayan biriyken, sanırım artık bütün hevesimi, ara ara nefes almaya gittiğim tepelerde, parklarda unutan, aşka küsen, sevginin ne olduğunu kendine unutturan, amaçları ve hedefleri için yaşayan biri haline gelmişim.

İşin garibi de ne biliyor musunuz?

Hala aşka yazıyor, aşkı çiziyor, kurguluyor ve bir şekilde konuşuyor olsam bile hiçbir şekilde değil aşık olmak, birinden hoşlanmak dahi istemiyorum. O derece kendimle çelişiyorum her saat başında. Gerçi böyle söyleyince pekte garip gelmiyor kulağa. 

Ne de olsa teknik direktör maçta oynamaz derler. 

Ne peki o halde, oyunculuktan hocalığa terfi edişimin nedeni? 

Yoksa hisler mi?

Sanmam. Kendimden, kalbimden, hislerimden eminim lakin hala uzun bir süre daha sevmemeye yeminliyim, sonucu ne olursa olsun ellerim yine buz tutacak bu kış. 

Yine yalnız geçireceğim mevsimlerin en kasvetlisini, ardından soğuğunu, sonra esintilisini. Sıcağından daha yeni çıkmışız, bu yaz da tutulmamış bazı sözler, yapılmamış icraatlar, kırılansa elbet hevesler ve hayaller.

Ama olsun be! 

Bizim daha nice yazlarımız olacak, yeni yeni şanslar doğacak, belki biri bizi de sevecek.

Ve biz yine istemeyeceğiz, kandırmacaya gerek yok, bazı masallar mutlu sona ermeyecek, sevgiyi unutan biri yeniden sevemeyecek.

Aşka derin anlamlar yüklemenin bedelini daimi aşksızlıkla ödeyecek.

Ama biliyor musunuz? Orası hiç belli olmuyor. 

Belki bir gün biri çıkar, çimen tutmayan toprakta orkideler açtırırır, son sayfası yazılan romanın son satırlarını değiştirir, savaşları durdurur barış getirir vesaire. Anladınız işte.

Belki bizim de elmamızın diğer yarısı girer aniden hayatımıza, belli mi olur?

Siz yine de çok umutlu olmayın derim, zira hayatı masallardan kötü sonlar ayırdığı sürece hep yarım kalan ya da mutsuz biten hikayeler olacak.

 

 

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İÇİMDEKİ KENDİM NASIL?

İÇİMDEKİ KENDİM NASIL?

Sonraki
Endişe bize ne hissettirmeli?

Endişe bize ne hissettirmeli?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.