Sessiz vedalar, hızlı geçişler, biten umutlar, tükenen sözler.
Karamsar biri değilim diyemem. Hiçbir zaman umut veren, umutlara deli gibi tutunan biri olamadım. Sessiz vedalar yaşadım hep. Kendimden bile sessizce gittim. Yetersiz hissettim her konuda.
Aileme yetemediğimi düşündüm, arkadaşlarıma yetemediğimi düşündüm. Beni seven kimseye yetemeyeceğimi düşündüm. Derslerde başarısız oldum sonra. Öğretmenlerime de yetemedim.
Yeteneksiz olmadım asla. Her şeyden parça parça bilgim oldu ama hiçbir şeyde profesyonel olamadım. Hep yarım kaldım. Yetersiz hissetme korkum yüzünden sınavlardan önce panik atak geçirmeye başladım. Neden? Ailemin beklentileri var. Sevdiklerime yine yetersiz kalacağım korkusu var. Panik ataklarım hayatımın her anında vardı ama bu sınavlardan önce o kadar sıklaştı ki artık tek başıma atlatılabilir bir mevzu olmadığını düşündüm. Hastaneye gittim, bir doktor gözetimi altında ilaç kullanmaya başladım.
O kadar yaşlı hissediyorum ki her günün sonunda. Dışarıdan izleyen birine komik gelir belki bu durum. Elimde olması gereken her şey var çünkü. Nankör veya mızmız biri der belki de benim için.
‘Tek yaptığı şımarıklık artık.’
Şımarıklıktır belki bilmiyorum. Zaman bu kadar hızlı geçerken, yapmak istediğim hiçbir şeyi yapamamışken, dünyanın en kötü insanın kendim olduğunu düşünürken, ilerlemem ne kadar olası olabilir ki.
Uzun uzun veda ettim kendime. Uzun uzun tahammül ettim kendime.
Herkesi affettim, bir kendimi affedemedim yine.
Herkesi deliler gibi sevdim, bir kendimi sevemedim yine.
Nefret ettiğim insana dönüşüyorum. Hızla. Engel olamayarak.