Çok çarpıcı bir konu var kutsal ayetlerde belirtilen: “Nefesinden üfürdü”
İyi anlaşılmalı ve dikkatlice yorumlanmalı.
Neden?
Çünkü Hakikat tektir, fakat yansımaları çoktur. Bizler Tek olan Hakikatin yansımalarına Gerçek ya da Gerçeklik deriz.
Dünya insanlığı iki gerçek ile karşılaştı.
Her canlıya isabet eden, canlılığın gerekliliği için ihtiyaç olan iki gerçeklik: Doğum ve Ölüm.
Hiç kimse, hiçbir canlı ve canlılık bu iki gerçeklikten kaçamaz.
Bu iki gerçek arasına, Anadolu mistikleri, erenleri, velileri ve arifleri aslında bir gerçek daha ekledi. Biz Anadolu insanı olarak, dünya insanlığından bir fazla gerçek bilgisine sahibiz. Nedir bu üçüncü gerçek: Nefes.
Her insan dünyaya doğarak gelir, nefes ile can bulur ve ölerek bu dünyadan geçer. Tüm canlılar, atom ve atom altı parçacıklar, doğa, hayvanlar aklımıza gelebilecek tüm madde formları nefes alır. Bu nefes bazılarında solunum, bazılarında titreşim, bazılarında ışıma olarak tezahür etse de, hepsi aslında nefestir. Nefesi sadece solunum olarak ele almak eksik olacaktır. Nefes, Hakk nefesidir. Nefes, Hakkın bize yani evrene bahşettiği en muazzam hediyedir.
Tüm evren saf bilinç ile, Hakkın bahşettiği nefesi muntazaman icra eder ve vazifesini yerine getirir. Hayvanlar, nebat, yıldızlar, atom ve parçacıkları, taş, toprak, ağaçlar, dağlar, galaksiler her şey buna dahil.
Sadece insan, nefs ve akıl sahibi olduğu için nefesi daha doğru ve bilinçli iletmesi gerekir. Çünkü nefes bir emanettir. Hakkın emaneti olan nefes yeryüzüne insandan akmalı, maddeyi beslemelidir. Aşk ile. İşte Nefes aslında Aşktır.
Allah nefesi üfürürken aslında Aşkını da bahşetmiş olur. Anadolu erenlerimiz bunu çok iyi bilirler ve nesiller boyu nefes bilgeliğini aktarmışlar. Nefesin bilgeliği Aşk iledir. Her işi Aşk ile yapmak her söze aşkı katmaktır. Nefesin Hakk’tan insana emanetinin amacı, Hakk Aşkının yeryüzüne ve alemlere inebilmesi ve toprağı doyurmasıdır. Bu yüzden bir tek insan bu emaneti üstlenmiştir. Emanet tüm planetlere ve üzerinde bulunan canlılığa teklif edilmiş olsa da, bir tek insan bu emaneti, öz iradesi ile üstlenmiş, doğru yere doğru zamanda ve doğru şekilde iletmeyi vazife edinmiştir. Her kişi, bunu mutlaka hatırlamalı.
Nefes, İlahiliğin, İnsan ile olan akrabalığının, insan ile olan can damarı yakınlığının en büyük delilidir.
Bu akrabalık neyle olur?
Nefes ile olur.
Allah nefesini insana üfürmüş ve Allah’ın nefesini bilinçli–şuurlu-bilerek daim ettiren, ettirecek olan tek canlı form insandır. Diğer tüm canlı formları bu vazifeyi saf bilinç ile zaten yerine getirmektedir. Böylece insanın Hakk ile olan akrabalığı, can damarından yakın olması nefes iledir. İnsanın en birinci vazifesi emanet aldığı nefesi alemlere aşk ile iletmesidir.
İşte dünya enerjisinin kapsadığı dar alandan kurtuluşun ve maddenin cazibesinden bizi özgürleştirecek, bir geçit kapısı açacak olan yegane kudret Nefes’in bilinçli olarak alemlere aktarılması esas olmalıdır.