Nedir İnternet? Bağımlılık mı? Sağlık mı? Yağcılık mı? Kap kaçlık mı? Yancılık mı? Sancılar mı? Yoksa Hala Anlayamamazlık Mı? Kaçmak mı? Kapmak mı?..
Neden mi konuşuyorum? Tabi ki yeni dünyamız internetten! Vazgeçilmezimiz olan bu korona günlerinde yoldaşımız, arayarak bulduğumuz, bulurken kopamadığımız sıkı ilişkiler etrafında bağlandığımız, paylaşım yaparken benim ki en güzelidir, diğerleri değersizdir diyerek egomuzla tavan taban yaptığımız paylaşım dünyası. Tellerin içinde gezdiğimiz sanal dünya!
Duygusu sadece biz olduğumuz duygu kattığımız ya da duyguların içine ettiğimiz!
Kurgusu sadece bizim kurduğumuz kurulu olan alanları işgal ederek sadece benimdir dediğimiz!
Vurgusu bana aittir en iyi vurguyu ben yaparım diyerek tüm vurguları en iyi ben yaparım diğer vurgular değersizdir diye değer vermediğimiz!
Sorgulamak bana göredir diyerek, en iyi ben sorgularım diyerek hepimizin hâkim savcı yargıç olduğumuz bir sanal alan!
Neydi sanal? “Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahminî. Negatif bir sayı üzerinde alınan ve ikinci kuvvetten bir kök taşıyan cebirsel anlatım.”
Bugünlerde siparişlere yetişemeyen lokanta ve kargo şirketleri alışveriş sitelerinin kasasının bolca dolduğu bir maden kapısı mı? Kazıklı mıdır yapı? Anlamlı mıdır bakış açısı?…
Gerçekte sadece yazılımsal anlamda üretilen ve hayat varmış gibi içinde suni hayatla yazılan aslında gerçek olmayan lakin gerçekmiş gibi içinde düştüğümüz, çıkamadığım içinde dünyalar kurmamız gerekirken hayallerimiz için, hayallerimizi yıkmak için sosyal platformlarda rezil ettiğimiz ya da rezil olduğumuz bir alan.
Bunca olumsuzluğuna rağmen, olumlu yönleriyle bilgi alışverişi yaparken öğrenmeyi seçmememiz, karşılıklı muhabbetle maskeler takarak aldatmaya çalıştığımız, bir çok sahte isimle milleti soymaya kalkışılan aldatılan bir mekan, karşılıklı fikirleri tartışırken hala fikirlere saygı duymayı öğrenemediğimiz bir ev, yani hayatımızdaki eksi ve artıları alan ekleyen çalan yanına kar kalanın bazen yakalandığı bazen kaçtığı bizi değiştirmekten uzak, yine bildiğini doğru sananların doğruyu öğrenmekten uzak olduğu, boş işler ya da yararıyla donatılmaya aday olanların bir anda dahi olduğu gülümserken gülümsettiği alan…
Hakikaten bizim için üretilen/üretilmeyen /içine çeken alanda, bize ait olmayan değerlerin cirit attığı atı alanın Üsküdar’ı hala sessizce kimseye görünmeden geçtiği, bazen de duyarlı kullanıcılara, at üstünde Üsküdar’ı geçemeden yakalanıldığı dersinin verildiği, hala bir süre sonra kendi bildiğini okuyan bir dar bazen de geniş bir alan! Kimdir faydalı olanı alan? Kimin yanına hep kâr kalan? Kimindir hep sözü yalan olan? Yalan iken doğrusunu araştırmadan, yalanına yalanları ekleyerek katan? Saymakla rezilliklerimiz bitmiyor, gelirken de bizden bir şeyleri alarak götüren, bazen kök söktüren, bazense azıcık güldüren, nedense öldürmek için içinde binlercesinin at koşturduğu, bu öldürmeye gelenlerin dersini veren sanal lakin bizim için gerçekten öte bir alem! Kalem, selam, iki söz ile bir alem bizi bizden alıp götüren, yerimize bizden iyisini bazen hiç eklemeyen, kaybettiren bazen de buldurtan sekiz on hat ta bin kapılı bir han!
Dünyada yaşıyoruz gerçek bir dünyada lakin sanal alemle dünyayla bağlantısını keserek kendini kabloların arasında yaşatan, ya da yaşayamayanları yaşatan insanların birlikleriyle iletişim sağladığı ya da sağlayamadığı dış dünyadaki kendisini değiştirmekten öteye, bir adım atamayan hapis kalmayı elleriyle inşa eden yapay ortam, ya da tam tersi, dış dünyasını iç dünyasını içine katarak dünyayı değiştirmeye çalışırken başaramayan, laf anlamaza laf anlatmak için uğraşırken, laf anlamazın hala anlamadığına binlerce kez şahit olduğu bir dünya! Buyurun ne anladıysanız sizde yazın gerçek çıksın meydana!
Mehmet Aluç
Not: Harikasınız bu yazıyı okumanız çok güzel,farklı eserleri okuyarak bu sitede zaman geçirdiğinize göre farklı bir göze ve Gönül’e sahipsiniz. Birkaç hece ile okuyunca fikrinizi beyan eder misiniz lütfen, selamlarımla.