@bumuyanipodcast instagram hesabında, yetişkin olmanın en zor yanlarından biri olan, istemediğin halde gittikçe ebeveynlerine benzediğini fark etmek ve bunu değiştirme motivasyonuyla terapiye gittiğin, kendini değiştirmek için çabaladığın o yolun sonunda, ailendeki o travma zincirini kırarak, zincirkıran olmaktan bahsetmiş. Ondan ilham alarak aslında bende biraz zincirkıran olmak nedir ve nasıl hissettirir, bundan bahsetmek istedim.
Kaç yaşında olursak olalım ve ne yaşarsak yaşayalım, aslında herşey bir “his” ile başlıyor. Hiçbir şey anlamayacak kadar küçük olsak bile, bir davranışın yanlış olduğunu ve böyle hissettirmemesi gerektiğini, insanoğlu açıklayamasa da anlıyor bir şekilde. Doğrusu ne bilemesek de, yanlışı farkediyor ve hissediyoruz.
Sonraysa anlamaya ve anlaşılmaya çalışma çabamız giriyor devreye, bu çabayla bir yol arıyoruz. Bazılarımız bu yolun aynı hissi başkalarına hissettirmekten geçtiğine inanıyor. Aynı davranışı alıp kopyalayıp başkalarına uyguluyorlar. Kendi zincirlerinden kurtulmak yerine, diğerlerini de aynı zincire mahküm ediyorlar ve bu sayede, kendilerini yanlız olmadıklarına ve hayatın kuralının bu olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Farkındalığı daha yüksek, sorgulayabilen ve empati yapabilenlerimiz ise, bunun sadece herkese acı vermekten başka bir işe yaramadığı, bir anlamı olmadığı ve uzun vadede bir çözüme ulaşmayacağını anlıyor. Bu yüzden “Biz böyle olmayacağız, bunları yapmayacağız.” diyoruz kendimize. Çoğu insanın yaptığı gibi, başka birini daha zincire vurmak istemiyoruz. Başkasını feda etmeden, bu ağır yükleri yüklemeden, kendi kendimizin kurtarıcısı olmak için zincirkıran oluyoruz. Bize yapılan tüm o yanlış davranışları yapmamak, aynı travmaları, aynı psikolojik baskıyı yada manipülasyonu başkasına uygulamamak için hergün kendimizle savaşıyoruz.
Biz bu davranışların çoğunu bizi büyüten ebeveynlerimizden (bakımverenlerimizden) öğreniyoruz ve bildiklerimiz bunlarken, bunları yapmamayı tercih etmek, aslında olmamız beklenen kişiye isyan etmek demek. Zincirlerimiz bizi her gün, daha kolay olan o öğrendiğimiz yanlış davranışları devam ettirmemiz ve nesiller boyu aktarmamız için daha da sıkıştırırken, biz zor yolu seçerek, yenilerini ve daha doğrularını öğrenmek için çabalıyoruz. Kendi içimizde bir varoluş savaşı veriyoruz.
İşte bu yüzden yetişkin olmak zor. Çünkü yetişkin olmak ebeveynlere ihtiyaç duymamak değil aslında, kendi ebeveynin olabilmek demek. Yetişkin olmak, sadece fiziksel değil, duygusal anlamda da olgun, farkındalık ve algı seviyesi yüksek, davranışları sorgulayan, kontrol edebilen ve doğrularıyla değiştirebilen bireyler olmak, zor yolu seçip başkalarına zincir vurmak değil kendi zincirlerinden kurtulmayı tercih etmek demektir. Doğru ve sağlıklı ebeveyn olmanın yolu kendine, doğru ebevenylik yapmaktan geçer. Bu yüzden de çocuk sahibi olsun olasın, her yetişkinin kendine, kendi içindeki çocuğa sorması gereken soru “Ben iyi bir ebeveynmiyim ve kendim gibi bir ebeveyn ister miyim ?” olmalıdır. Bu soruyu hergün kendimize bıkmadan usanmadan sordukça, gerçek bir zincirkıran ve yetişkin olarak şekil alacağımıza inanıyorum.