Birçok dizi ve filmin başarılı olma formüllerinden kaçınılmaz olanları bence empati yeteneğini izleyiciye yaptırması ve izleyeni, izlediği süre boyunca gerçek dünyadan soyutlamasıdır ve son olarak, kesinlikle ,özellikle dizilerde, merak duygusunu canlı tutması ve izleyiciye,” bir sonraki bölümde neler olacak ? “, ” bu sezon nasıl bitecek ? ” gibi soruları sordurmasıdır.
O.Z’a gelirsek, O.Z dizisi kesinlikle en iyi hapishane dizisidir ve yukarıda ki vurguladığım noktaların hepsini ustalıkla senaryosunda barındırmaktadır. Gerçekçiliğin zirve yaptığı bir dizidir. Dizi boyunca mahkumların sadece ortak bir avluda buluşmalarına şahit oluruz. Dış mekanda ki sahneler sadece mahkumların geçmişte işledikleri suçlar gösterilirken gösterilir. He birde gardiyanların hayatları. Fakat, bu sahneler oldukça sınırlıdır. Bu ortak avluda Naziler, Hispanikler, Müslümanlar, Afrika kökenli Amerikalılar vb. etnik ve dini sebeplerle bölünmüş gruplar vardır. Bu gruplar çıkarlarına göre bazen ortak iş yaparken bazen de bölümler boyu süren çatışmalara girerler. Fakat, kalıcı olan ittifak neredeyse yok gibidir. Tıpkı, uluslararası ilişkilerde ülkelerin sadece milli çıkarlarına göre hareket etmesi gibi, bu gruplarında liderleri, mottoları, ortaklıkları ve iş yaptığı gruplar sürekli bir değişim içindedir.
Dizide en beğendiğim özelliklerden biri ise mahkumların karakterlerinin orjinalliği. İdealist hapishane müdürü Mcmanus yozlaşmış gardiyanlara, isteksiz mahkumlara rağmen onları tekrar hayata bağlamak ve insan olduklarını hatırlatmak için eğitmek ister fakat bu çabaların çoğunlukla sonuçlarının olmadığını görürüz çünkü mahkumların çoğunluğu dededen suçludur. Dizide ki en sevilen hatta en kurnaz diyebileceğimiz Ryan O’Reily karakterinin dedesi, babası kısaca ailesi de onun gibi aynı hapishanede hüküm yemiştir. Mahkumların eylemlerinin kestirilmemesi ve her an ters bir hareket yapma potansiyelleri dizinin tek mekanda durağan bir hal almamasına çok güzel yarıyor.Rutin bir hayatı her bölümde görüyoruz. Tüplü televizyonun karşısında bir grup mahkumun her sabah aynı TV programını izlemesi hatta mahkumlardan birinin daha sonra o sabah kuşağı TV programının sunucusuyla evlenmesi, bir mahkuma piyangonun vurması ve gardiyanlardan birinin bu paraya konması vb. birçok çeşitli olay dizinin sürükleyiciliğini arttırıyor.
Karakterlere çok fazla değinmek istemiyorum çünkü bu O.Z dizisini izlemek isteyenler için yazdığım bir yazı ve çok fazla karakterler üzerinden spoiler vermek istemiyorum. Ama, dizinin merkezinde yer alan ve her şey onun yaptığı bir kaza ile başladığı için Tobias Beecher karakterine değinmek istiyorum. Beecher başarılı bir avukat ve nezih bir ailesi olan temiz aile çocuğuyken bir kaza ile yolu hapishaneye düşüyor. Burada sadece kötülükten ibaret bir karakter olan Vern Schillinger ile aynı odaya düşüyorlar. Beecher’ın bu karşılaşmadan itibaren karakter olarak sezonlar boyu dönüşümüne şahit oluyoruz. Pamuk gibi bir karakterin yaşadıklarıyla nasıl bir hale geldiği izleyenleri gerçekten şaşırtacaktır çünkü aslında insanın karakterini ve davranışlarını belirleyen şeylerin aslında yaşamak zorunda kaldığı şeylerin bir sonucu olduğunu Beecher karakteri ile şahit oluyoruz.Son olarak demem o ki O.Z dizisi bir hapishane dizisinden öte insanı ve insanları anlamak için kaliteli bir dizi. Özgürlüğü olmayan ve her gün aynı düzende yaşayanların neye dönüştüklerini çok gerçekçi bir biçimde ortaya koyuyor. Eğer izlemediyseniz mutlaka izlemeniz gereken kült bir HBO dizisi.