Bunun birçok sebebi var:
Öncelikle hiçbir şekilde tatmin olmuyoruz. Her zaman daha fazlasını istiyor, arzuluyoruz. İlla birilerini kıskanıyoruz, onların yerinde olmak istiyoruz. Kendimizden daha kötü durumda olan insanlara değil daha iyi durumda olan insanlara bakıyoruz. Ufak bir örnek vermek gerekirse: kolumuz kırık iken kolu kesik olan insanlara değil kolu sağlam olan insanlara bakıyoruz. Bu yüzden hiçbir zaman halimizden memnun olmuyor, şükretmiyoruz.
Peki, “Neden gözümüz yükseklerde olmasın?” diye düşünebilirsiniz. Çok haklısınız. Evet, mücadeleci olmalıyız, asla yetinmemeliyiz, hep daha iyisini istemeliyiz ancak bunu hırs haline getirmemeliyiz. Hırs haline getirdiğimiz zaman istediğimiz şeye sahip olamayınca, olması gerekenden çok daha fazla üzülüyor, kahroluyoruz ve sonuçta bu durum bize gereğinden fazla zarar vermiş oluyor. Bu konuda kendimizi kontrol etmeyi mutlaka öğrenmeliyiz. Hiçbir zaman, hiç kimse eşit değildir, eşit doğmaz, eşit yaşamaz. Bu su götürmez bir gerçektir ve değişmez, değiştirilemez. Bu duruma isyan etmek yerine onu kabul etmek daha doğru bir harekettir.
Hayat bazen hiç istemediğimiz bir anda, hiç istemediğimiz bir şekilde bizim için çok değerli olan bazı şeyleri bizden alıp götürebilir. Bu durumlarda da yapılabilecek en güzel şey kaybettiklerimizin artık geri gelmeyeceğinin farkında olmak ve en kısa sürede onlarsız yaşamaya alışmaktır. Her ne olursa olsun bizim sürdürmemiz gereken bir hayatımız, sorumluluklarımız var.
Bir başka durum ise: -bence en önemlisi- Kendinizi sevin. Tüm kusurlarınızı, eksikliklerinizi, yaptığınız hataları, yanlış tercihlerinizi, utanç verici anlarınızı vs. her şeyinizi sevin. Hepsi size ait çünkü, sizin bir parçanız onlar. Eğer siz onları sevmezseniz insanlar da sevmez. Siz kendinize saygı duymazsanız insanlar da duymaz. Önce siz kendinize doğru bir adım atacaksınız ki diğer insanlar da size doğru yol almaya başlayabilsin. Her birimiz çok değerliyiz.
Bir diğer husus: Hiç kimseye kendinizden daha çok değer vermeyin. Şunu hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın arkadaşlar: her kim olursa olsun mutlaka gelip geçici, bugün var ama yarın -çok yüksek ihtimalle- yok. Bu: acı, kabullenmesi zor bir gerçektir ama gerçektir. Yanınızda olan, her zaman sizinle kalan sadece ailenizdir. Ne kadar çok aşık olursanız olun, dostlarınızı ne kadar severseniz sevin bu gerçek değişmiyor. Bir gün herkes yabancı olabiliyor, aileniz dışında.
Son olarak ufak bir tavsiye: korkmayın, geri durmayın, canınızın istediğini yapın. Eğer pişman olacaksanız da yapmadığınız için değil yaptığınız için pişman olun.
Daha fazla uzatmadan şunu da ekleyerek bitiriyorum: Üzüntü olmadan mutluluğun kıymetini bilemeyiz. Kendinizi rahat bırakın. Yeri geldiğinde üzüntüyü de acıyı da yaşayın, hissedin.
Bizden bir tane daha yok, olmayacakta. Kıymetimizi bilelim. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Mutluluklar dilerim…
Dipnot: Bu konularda uzman, ya da sağlam bir araştırmacı değilim. Sıradan bir bireyim. Sadece kendi çapımda düşüncelerimi, gördüklerimi belirttim. Eksiğim, hatam, yanlışım varsa affola. Saygılar…