Hayattayken iyi niyetli ve dürüst bir adam ölüp cennete gitmiş. Cennette mutlu mesut yaşarken bir gün canı sıkılmış, cehennemi ziyaret etmek istemiş. Bir melek almış bunu cehenneme götürmüş, gezdirmeye başlamış. Adam bakmış cehennemde bir sürü büyük, kaynar kazan var, içinde de yanan insanlar… Hepsinin de başında bir zebani nöbet tutuyor. Merak edip meleğe sormuş:
“Bu kazanda yananlar kim?”
“Onlar Amerikalılar. Üst üste çıkıp kaçmaya çalışıyorlar. Başındaki zebani de çıkmaya çalışanları engelliyor.”
Biraz daha gitmişler, başka bir kazanın önüne gelmişler. Adam yine sormuş:
“Bu kazanda yananlar kim?”
“Onlar İngilizler. Birlik olup tırmanmaya çalışıyorlar. Başındaki zebani de çıkmaya çalışanları engelliyor.”
Böyle birkaç kazanın daha önünden geçmişler. Sonra bir kazana denk gelmişler, başında zebani falan yok. Adam merak edip sormuş:
“Bu kazanın başında niye kimse beklemiyor?”
“Ha, o mu? O kazanda Türkler var. Ne zaman biri kaçmaya çalışsa, diğerleri bacağından tutup aşağı çekiyor, başını beklememize gerek kalmıyor.”
“İngilizce anlıyorum ama konuşamıyorum”
İşte bu yüzden milletçe İngilizce konuşamıyoruz. 12 senelik İngilizce öğretmeniyim. Öğrencilerime ısrarla diyorum ki, konuşun. Çekinmeden konuşun. Hata yapmaktan korkmayın, konuşun. Aklınıza geldiği gibi konuşun. Yeter ki konuşun. İlk başladığım zamanlar mümkün değil, kimsenin ağzını açtırtamazdım. Herkes arkadaşları tarafından alay konusu edilmekten o kadar çok çekiniyor ki, hata yapmayayım diye hiç konuşmuyorlar. Sonra bu öğrenciler büyüyor, meslek hayatına atılıyor, “İngilizce anlıyorum ama konuşamıyorum” diyen milyonlarca yetişkin insanımıza katılıyorlar.
İngilizce konuşmak istiyorsunuz ama konuşamıyor musunuz? Çözüm basit: Konuşun. Konuşun ki ne kadar konuşamadığınızı kendiniz görün. Daha fazla konuşun, daha fazla hata yapın. Hata yapın ki, yapmamayı öğrenin. Eleştirilmekten çekinmeyin. Çünkü gramer kitaplarını sular seller gibi ezberlemek bir dili konuşmanızı sağlamaz.
Önerilen İçerik: Yabancı Dil Öğrenmenin En Kolay Yolu: TANDEM Nedir?