Anneme ve belki de O’nun annesine..
Neden yoktunuz hayatımızda?
Dokuz yaşımdan öncesi yok, nasıl ve neden sildim bilmiyorum! Hatırladığım tek şey yalnızlık çekiyordum. Bir oyuncağım vardı pek emin değilim belki de yoktu. Bir kaç toz pembe anıyla bu yaşıma geldim, nasıl geldim bilmiyorum!
Bir türlü silemediğim fakat bu yaşımda sanırım kabul ettiğim, dokuz yaşımdaki en derin sızımsın anneciğim. Yirmi beşimde hayatıma bir kadını alabilmenin mutluluğu da çok sürmedi, bilmeni isterim. Oysa tüm bu yaşanılanları O’nun sayesinde kabul edebildim. Biraz geç anlıyorum bazı şeyleri ve belki de biraz da geç anlatıyorum.
Anne sözcüğünün geçtiği ilk cümlem sensin sevgilim. Hala yazabileceğimi düşünüyorum ama kolay değil. Biraz daha şarap içmeliyim. Eminim içki içmeme de çok kızardın anneciğim!
Evet dokuz yaşındasınız, önceniz yok ve sonranız için de güzel şeylerin geleceğine inancınız küçücük ellerinizin arasındaki dua kadar.
Mahkemeler hep böyle soğuk mu olur anne? Hakimler hep böyle suratsız mı… Neden herkes ayakta? Neye maruz kaldığım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Bir adam geçmiş karşıma kiminle yaşamak istediğimi sorguluyor. Sanane be adam!
Seni anlatırken babamdan hiç bahsetmeyecektim ama beni bağışla anne. Babamın o masum bakışları arasında verdim babamla yaşama kararını.. Dokuz yaşındaki bir çocuğa böyle davranılmazdı! İçimdeki sevgi ile bir nevi takastı bana sunulan yaşama hakkı. Yaşamayı seçtim, yaşayamadım. çünkü yaşamak için sevmek gerekiyormuş yeni anladım. Sevgisiz yanımı okşuyorum sevgisizlik kelimesini son kez kullanarak. Sanırım arkandan ağladığım kadar hiçbir kadının arkasından ağlayamadım..
Neden büyümedim? Büyüt beni sevgilim…