Garson:
Efendim, sizleri burada görmek büyük mutluluk!
Cemal Süreya:
Kim istemez ki mutlu olmayı? Ama mutsuzluğa da var mısın?
Garson:
Anlamadım efendim?
Can Yücel:
Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil,hak ettiğin kadar unutulursun.
Garson:
Anlıyorum efendim. Neyse, ne alırdınız?
Nilgün Marmara:
Sen ne getirdin bana çocukluğundan?
Garson:
Çocukluğumdan mı? Siz ne isterseniz mutfaktan onu getireceğim işte.
Edip Cansever:
Bu aralar ellerim hep üşür benim.Doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.
Nilgün Marmara:
Üşümüşüm, düşlerimin üzeri açıktı.
Garson:
Ekrem klimayı aç oradan, çattık ya!
Tomris Uyar:
Bazen sensiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
Garson:
Estağfurullah efendim, ne kırılması, bugün kötü bir gün sanırım benim için.
Yaşar Kemal:
Gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde, gülümsemenle yayılsın ışık,dünyayı ısıtmasan da güneş gibi çevreni ısıt.
Garson:
Ekrem klimayı kapat, gülümsüyorum?!
(NOT: Alıntıdır)
დ დ დ
Cemal Süreya
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz
Çiçekler çiçekler su verdim bu sabah çiçeklereO gülün yüzü gülmüyor sensiz
დ დ დ
Can Yücel
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler
Arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer
Utanılacak bir şey değildir ağlamak
Yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla
Öylesine derince bakmasalardı eğer…
Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de
Kalp göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer
Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman
Meydan savaşlarında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer
Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla
Tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer
Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi kısacık kestirmelerin ardından
Dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer
Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden de onlar payını almasaydı eğer
Issızlığa teslim olmazdı sahiller
Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer
Sen gittikten sonra yalnız kalacağım
Yalnız kalmaktan korkmuyorum da ya canım ellerini tutmak isterse
Evet sevgili
Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusun,
Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına
Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer
დ დ დ
Nilgün Marmara
Çok yalnızım mutsuzum
Göründüğüm gibi degilim aslında
Karanlıklarda kaybolmuşum
Bir ışık arıyorum bir umut arıyorum uzun zamandır
Aradıkça batıyorum karanlık kuyularaKimse duymuyor çığlıklarımı
Duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
Bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
Ümidimi yitirmişim
Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
Veda edeceğim
En yakın yabancı sendin
Daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza
Yaslanırken boşlukta duran bir merdivenehenüz
Güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız
ilk yaz derken kışı gözden kaçıran
Yüzlerce eller yukarı saygı duruşlarımız
En güçsüz kollarla
Çözüldü aşkın zarif ilmeği bulandı aynalar duruluğu
Çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
Bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu
Yabancıların en yakınıydın sen
Ey iki adımlık yerküreSenin bütün arka bahçelerini gördüm ben!
დ დ დ
Edip Cansever
Dönelim
Döndürsün bizi
Kalbin akıp giden bulutlara benzeyen sesi
Yağmursuz bir yağmura açılmış kapılardan
Ve akılda kalan bir yokuştan
Ve yalnız çocuklara özgü o sonsuz sinema koltuklarından
Ve çocukluktan
DönelimDönelim mi biz
Gençlikten oralardan
Mutluluğu bir kabuk gibi saran mutsuzluklardan
Dönelim mi acıya
Acıya büyük acıya
Ve soralım mı acaba
Ey büyük yalnızlık insansan eğer
Bir kayaDalgalar yalarken onuO bakarken
დ დ დ
Turgut Uyar
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam
Uykudan uyandırsam seniKi, daha sisler kalkmamıştır
Haliç’tenVapur düdükleri ötmededir
Etraf alacakaranlıkKöprü açıktır henüz
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam
Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren
Dağ başında beş on haneli köyle
დ დ დ
Yaşar Kemal
Yoruldum da yollar uzak
Yüzünde sakalı tozak
Emmileri çadır kurmuş
Böğrü pınar altı sazak
Hele deliye deliyeKahve yok vurur tülüye
Musa emmim Maraş’tan gelir
Salta kestirir Ali’ye
Celil emmim iyi iyisi
Musa emmim gölge kuyusu
Ahmet’i sebep diyorlar
Ölenler bunun dayısı
Almalı gelin almalı
Osman ağasına vermeli
Bizim oğlanın gelini
Yüce baş altın çalmalı
Veli’nin yağlığı ağlı
Söyle gelin dili bağlı
Kara çadır büyük evli
Kıvlamış babam uşağı
Gene yandım özümden
Kanlı yaş döktüm gözümden
Eğer alırsan sözümden
Teberiğin indi bize
Gene yandım ha örd gibi
Gözüm dönüyor dört gibi
Sızlattın teberiğiEniği kalmış kurt gibi
დ დ დ
Hücrelerine kadar neşe dolabildiğin,
Olmayanı oldurup gülmeyeni güldürebildiğin,
Seven kalplerle buluşabildiğin,‘Hayat çok güzel’ diyebildiğin günlere kavuş güzel okur.
İklim´in Dora´n