“Hayat ne zor bir yolculuk. Yakıcı bir taban ve yırtık ayakkabılar. Ve çakıl taşları , dik yokuşlar. Hayat ne garip bir olay. Ormandaki kurttan kuşlar bay’kuştan korkmuşlar. İnsanlar mülk için ebeden savaşmışlar. Bir taraf açken ölümüne doymuşlar.”
Bazen düşünüyorum yazıyorum , bazen de düşünüyorum üşeniyorum. Yoksa daha güzel şeyler çıkar ortaya biliyorum. İnsanın davası olmalı hemfikir herkes. Ama kavgası da olmalı. İnsanın haksızlıkla kavgası olmalı. Ama bu kavga mülk için değil insanlık için olmalı.
Mesela ayni elbiseyi giydikleri için insanlar birbirlerine haset etmemeli. Çünkü bu çok garip. Ya da tuttuğu takım şampiyon olmadı diye deli dana gibi saldırıya geçmemeli. Çünkü bu da gayet mantıksız. Bu dünyayı kim nasıl düzeltecek bilmiyorum. Ama insanlık bi kayboluş içinde bunun farkındayım. Çoğunluğun farkındasızlığının da farkındayım.
Bazen diyorum ince düşünme boşver salla , ama olamıyorum kendime engel. Sürekli dikelmek geliyor içimden. Hani şu geceleri şunu da söyleyeyim yarın bunu da yapayım diye cesaret gelir ve orda kalır ya , evet ben de onlardanım.
Hep beraber sabah uyansak ve gece düşündüklerimizi yapsak dünyaya rahmet yağar Hz. Hak ‘tan. Gecenin karanlığı ve sessizliğinde en çok vicdanımızın sesi yankılanır kulaklarımızda. Ve bu vicdan muhasebesi insan olduğumuzun göstergesidir.
Eger haksızlığı yapana değil haksızlığa, kötülüğü yapana değil kötülüğe düşman olursak herşeyi azaltarak yok edebiliriz. Taksirle kötülüğü, vicdansızlığı ve haksızlığı yok edebiliriz.
İlk önce saçma sapan kıskançlığımızı yok edelim. Daha sonra takıntılarımızı daha sonra milletin hayatına laf etmeyi bırakmak gerekiyor tabi ki. Ve alınganlık bu da kötülük yapmaya kendini yıpratmaya sebep bir duygu. Sevinç, sabır ve şükürle hayatımızı tamamlamayı hz Allah nasip etsin. Ve bir sabah ya da hemen şimdi harekete geçmeyi…