Nar Ağacı – Nazan Bekiroğlu

Kaynak belirtilmedi

                                                                NAR AĞACI

 

            Sizlere tıpkı Livaneli’nin Serenad Kitabı gibi tarihi bir roman olan Nar Ağacı’ndan bahsedeceğim. Serenad gibi diyorum çünkü ben okuduğumda aynı hazzı aldım doğrusu, aydı duygu yoğunluğunu da bu kitapta yaşadım.  Nazan Bekiroğlu’nu tanıdığım ilk kitaptı bu doğrusu ama ne kadar geç tanıdığımı okuduktan sonra anladım.

            Kitapta Serenad gibi dışardan bir anlatım değil, geçmiş zamana giderek, sanki o zamanları yaşıyormuşçasına tanık olmuşçasına bir anlatım var. Serenad’ta kahramanlarımız Maya’nın araştırması ve Wagner’in anlatımı ile gerçeğe ulaşıyorduk. Nar Ağacında ise kahramanımızın torunu olan kişi geçmiş zamanda dedesinin yanındaymış gibi yaşanılan olaylara tanık olmuş gibi bir anlatımı var.

            Yaşadığımız topraklarda ve gönül coğrafyamız olan Bakü, Tiflis, Taht-ı Süleyman, Yezd, Trabzon gibi şehirlerde geçen roman, yazarın elinde dedesine ait bir mektup ve birkaç fotoğrafın ardındakiler ile ilgilenmesiyle başlıyor. Dedesinin Taht-ı Süleyman’dan çıkıp önce Gürcistan ve Batum’a ardından Trabzon’a uzanan yolculuğuna geçmişe gitmesiyle yaşanılanlara hep birlikte tanık oluyoruz.

            Balkan Savaşı ve ardından Cihan Harbinin insanları götürdüğü çileli gurbet hayatını dikkat çekici bir üslup ile öyle bir anlatmış ki Nazan Bekiroğlu gerçekten de insanın içine işliyor doğrusu. Yaşanan acılar, çekilen sıkıntılar ve o dönemin zorluklarını yansıtan iç içe geçmiş kaynaşmış toplumların ortak kaderinin anlatan akıcı ve sürükleyici bir roman.

            “Geçmişi bizim için manalı kılan şey, ona bugünden bakıyor olmamızla alakalıydı.” Yazarın romanda kullandığı bu cümle, hayal dünyasında yaşadığı  romanının adeta özeti niteliğinde.

            Ben bitmesini istemediğim çok kitap okudum ama acıyı, gurbeti, savaş yıllarını okuyup ta bitmesini istemediğim tek kitap oldu diyebilirim, kitap hiç bitmesin istedim. Kesinlikle okunması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum.

            Kitapta geçen ve bende iz bırakan bazı alıntıları yazıyorum.

 

            “Kassandra Laneti bu. Olup bitecekleri bilip, görüp te önüne geçememek. Önüne geçememek çünkü buna kimseyi inandıramamak. Troya’nın son kralı Priamos’un kızıydı Prenses Kassandra. Verdiği sözü tutamamanın bedelini ağır ödemişti. Meydanda ki mahşerin ortasında Kassandra’ydım şimdi.”

            “Bir hayatın dağılması için yapılan şey kadar, bir hayatın toplanması için yapılmayan şeyde onun boynuna vebaldi sanki.”

            “Anladım ki aidiyet, kan bağından önce gelen bir şeydir. O da aynı toprak üzerinde ortak bir geçmişle kurulabilir.”

            “Ben, kaderin akıl almaz haritasında her şey sanki bu an için tanzim edilmiş diye düşünüyorum.”

           

Simyacı
kendi kişisel menkıbesinin peşinden giden bir garip adem
Önceki
70/20/10 Kuralı Nedir ? Nasıl Uygularsınız. Faydaları Nelerdir ?

70/20/10 Kuralı Nedir ? Nasıl Uygularsınız. Faydaları Nelerdir ?

Sonraki
Uğur Mumcu- Kazım Karabekir Anlatıyor Kitabı İncelemesi – Özet

Uğur Mumcu- Kazım Karabekir Anlatıyor Kitabı İncelemesi – Özet

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.