Müzik sadece ruhun gıdası değil bana göre müzik her şey aşk gibi. Nasıl istisnalar hariç her şeyin yolu aşktan geçiyorsa müzikte öyledir. Müzik renktir hayat da bir tablo. Aşk, acı, mutluluk, üzüntü, göz yaşı ve müzik her birinin bir rengi vardır ve hayat denen tabloya çizer resmini. İnsanı dinlendirir insanı hüzünlendirir insana “bak benim yaşadığımı anlatıyor” dedirtir. Kim bilir kaç kişiyle aynı heyecanı paylaştık şu zamana kadar kaç kişiyle aynı müziğe sevinip, eğlenip, ağladık. Bazen bir nota sesiyle karar verirsiniz bazen durursunuz farkına varırsınız. Hafife alınmayacak kadar etkilidir müzik. Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bir yöntemdir aynı zamanda. Anne karnında gelişen bir bebek bile müzik sesine tepki verir öyle değil mi hayattaki insan nasıl tepkisiz kalsın. Bence ruhu olan her varlık bunu hisseder hissetmelidir.
Hayat enerjisi yüksek bir insandı sanıyorum ki Nietzsche. Öyle ya “müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar” demiş. Bunu bu enerjiyi hissedemeyen bir insan söyleyemez.
Dans etmek içten ruhtan gelen bir savruluş, kaçış, kayboluş ya da özgürlük daha çok sanki ya da çok göreceli bir kavram. Bir tutku.. Herkes yakıştırmaz belki ama denense vazgeçilmeyecek bir heyecan.
Şarkı söylemek herkese serbest, sesi güzel olmayanlara da elbette ama daha çok kapalı ortamlarda sanki he .
Bir de hangi müzik tarzı dinlersin sorusu beni çileden çıkarıyor. Bir çok insan böyle düşünüyordur umarım bence öyle. At gözlüğü takmamış her insan her müziğin tadına bakmalı her tarzı denemeli önyargılardan uzak bir şekilde değerlendirmeli. Herkes farklı bir ruha ve zihne sahip farklılıklar bu yüzden güzel.
- Müzikle kalın hoşça kalın..