Müziksiz bir yaşam düşünemiyorum doğrusu… Ben neredeysem müzik de benimle beraber yürümeye devam ediyor. Ne yaparsam yapayım müzik; hayatımın hep bir parçası olmuştur. Müzik bence duygu ve düşüncelerimizin dili ve rengidir. Klasik bir söz vardır; “müzik ruhun gıdasıdır.” Gerçekten duygularımı müzik ile ifade ettiğimi ve ondan beslendiğimi fark ettim. Peki müzik diyince aklınızda ilk ne çağrıştırmaktadır? En sevdiğiniz şarkı ya da kulağınıza gelen bir tını… Her ne olursa olsun müzik yaşamımızın bir parçası olmalı. Müziğe olan ilgim küçük yaşta org çalmam ile başladı ve daha sonra ileriye taşımak için piyanoya dönüştü. Piyanoyu her ne kadar vurmalı çalgılar olarak algılansa da aslında piyano, yaylı bir çalgıdır. Müzik canlıdır bu yüzden müziği de dönemlere ayırmışlardır. Ağırlıklı olarak benim sevdiğim Rönesans ve Barok dönemden bahsedeceğim.
1. Orta Çağ Dönemi
Müzik bilgisinin temelini oluşturan notasyon sistemi, ve ritim gibi konseptler bu dönemde geliştirilmiştir. Bu dönem ağırlıklı olarak dini törenlerde kullanıldığı için başlangıçta tamamen dini motiflere odaklanan eserler geliştirilmiştir. Konulardaki çeşitlilik, teknik anlamda gelişmeler yaşanmıştır ve tek sesli müzik yerini zamanla; önce çift sesliliğe, ardından çok sesliliğe bırakmıştır.
2. Rönesans Dönemi
Rönesans, kelime anlamı olarak Yeniden Doğuş olan ve insan sevgisi dediğimiz hümanist düşüncenin ışığında şekillenmiş bir dönemdir ve tüm sanat dalları gibi müzik de büyük bir sıçrama yaşamıştır. İtalya’da başlayan bu aydınlanma dönemi Dünya’nın bilim, sanat, arkeoloji, tarih, edebiyat, kültür ve bir çok alanda geliştiği bir dönemdir. Bilgeliğin ve insan düşüncesinin ön planda tutulmasıyla bir sürü olgu değişmiş ve gelişmiştir. Mesela matbaanın yayılması ile birlikte ülkedeki okur, yazar sayısı artmış ve birçok yabancı eserlerden yapılan çevirilerle halkın okuması desteklenmiştir. Bu dönemin başlamasına asıl neden olan en büyük avantajlardan birisi de, Avrupa’nın sosyal ve ekonomik açıdan bir anda büyümeye ve gelişmeye başlamasıdır. İtalya’ya giden birçok bilim adamı, Antik Yunan ve Helenistik Çağa ait birçok eseri tercüme etmiş ve böylece aydınlanma başlamıştır. Bu dönemdeki yeniliklere bakacak olursak: Pusulanın keşfi ile Coğrafi Keşifler için en önemli adımlar atılmıştır. Antik mısırın muhteşem tarih ve bilim eserleri Arapça’dan başka dillere tercüme edilmiştir. Ekonomi canlanmış ve yeni kazançlar elde edilmiştir. Skolastik düşünce yapısı önemini yitirmeye başlayıp yerini pozitif yani bilimsel düşüncelere bırakmıştır. Reformu ve gelişimini hızlandırmıştır. Avrupa’da Mesen dediğimiz aydın sınıfı ile halk arasından birçok kişi, sanata değer veren sınıflar oluşturmuşlardır. Din adamları eski güçleri yitirmeye başlamıştır. Bu dönemde dünyanın en iyi sanat görüşlerine ve tekniklerine sahip olan kişilerin tarih sahnesine çıktığı dönemdir. Yine bu dönemin eserlerinin genel özelliği mimarisinin sadeliği ve doğallığı yansıtmasıdır. Rönesans ruhunu yaşayan sanatçılar ülkeler bazında çeşitli dallarda Dünya Kültür Mirasına katkıda bulunmuşlardır. Bu dönemin sanat ederlerine bakacak olursak: Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı; Michelangelo’nun Pieta’sı; Sandro Boticelli’nin Mars ve Venüs’ü: Paolo Veronese’nin Kana’da Düğünü bu dönemde parlamıştır.
3. Barok Dönemi
Barok, Otuz Yıl Savaşları’nı içine alan İspanyolca’dan Fransızca’ya geçmiş bir kelime olup anlamı; “biçimsiz inci”dir. Barok sanatındaki üslup, klasiğin sağlam, açık ve kesin hatlı formların gevşemesi ve biçimlerin bir kompozisyon içinde erimesi ve kaynaşması olarak değerlendirilebilir. Klasiğin sakin ve durgun figürü barok tarzında hareketlenmiş ve sessizlik yerine gürültüye dönüşmüştür. Barok sanatçılar özgün olanı, kendilerine amaç edinirler. Barok sanatı tam ve mükemmellik algısıyla bakmazlar ve sınır tanımazlar. Rönesans döneminin en büyük sanatçılarından olan Michelangelo gerek heykelci gerek mimar olarak Barok dönemin tohumlarını ekmiştir aslında. Aynı zamanda bu devrin yapıları sanatçının, mimarın sanatsal yeteneğinin ve mimari gücünün de bir göstergesiydi. Bu dönemde sanat doğayı taklit etmek olarak değil, aksine doğaya yeniden şekil verme olarak algılanmıştır. Barok mimarisi ilk olarak İtalya ’da etkili olmuştur. Daha sonra İspanya ve Portekiz’de yapılan yapılarda barok mimari tarzı benimsenmiştir. Heykeller dönemin sanat anlayışına uygun olarak hareketli ve coşkuludur. Işık-gölge etkisiyle jest mimik ve elbise kıvrımları abartılıdır. Eserlerde genellikle mermer, nadiren tunç ve ahşap kullanılmıştır. Zarif ve detaylı işlenmiş vücut oranları aslına uygundur. Heyecan, korku, şiddet gibi ifadeler abartılıdır. Barok heykelin en büyük temsilcisi Lorenzo Bernini’dir. Barok, genel olarak; asimetriği, doğrusal olmayan biçimleri, hareketliliği içine alan bir dönemdir. Bu dönemin özelliklerine bakacak olursak: Hiç boşluk bırakmaksızın çalınan birçok hareketler, birçok ses, armoni ve hatta melodi aynı anda çalınır, bu da pek boş anların olmamasına ve dinamikliğin sürekli iniş çıkış göstermesi sayılı özelliklerdendir. Yine Michelangelo’nun Merisi da Caravaggio’su bu dönemin eserindendir.
4. Klasik Dönem
Bu dönemin önde gelen bestecileri arasında Wolfgang Amadeus Mozart, Johann Sebastian Bach ve Joseph Haydn gibi birbirinden değerli isimler bulunmaktadır. Bu isimleri müzik tarzları dışında birbirlerine bağlayan bir ortak nokta, müzik kariyerlerinin önemli bir kısmını hepsi Viyana’da sürdürmüş olmalarıdır. Klasik müzik, temel taşları berraklık, sadelik ve düzen olan Klasisizm akımından etkilenmiştir. Bu nedenle bu dönemde verilen eserlerin çoğu tek bir melodiye eşlik eden akorlar ile oluşturulmuştur. Bu dönemle özdeşleşen kavramlardan biri de oda müziğidir. Her ne kadar oda müziğinin varlığı, farklı formları düşünülünce, ortaçağa kadar dayandırılabilir olsa da, modern anlamda oda müziğinin temellerini Joseph Haydn atmıştır.
5. Romantik Dönem
Duyguların yoğun bir şekilde aktarıldığı bu dönemde özellikle Alman sanatçıların yıldızı parlamıştır. Romantizmin Alman temsilcilerinden bazıları Robert Schumann, Johannes Brahms ve Ludwig van Beethoven’dir. Beethoven, kimi müzikologlar tarafından Klasik dönem sanatçısı olarak da görülmektedir. Bunun sebebi, Beethoven’ın iki dönemin temasını da yansıtan çok sayıda eser vermiş olmasıdır. Romantik dönemde kahramanlık, vatanseverlik, aşk ve doğa gibi kavramlar büyük bir coşkuyla, dramatik bir üslupla işlenmiştir. İnsanlık ve sosyal düzen hakkındaki görüşleri oldukça talihsiz olsa da, birbirinden güzel operaları ile Richard Wagner da Romantik müziğin etkili isimlerindendir.
6. 20. Yüzyıl Dönemi
Bu dönemde hayatımıza giren taş plaklar ve radyo yayınları, müziğin hemen hemen herkes tarafından ulaşılabilir bir ürün olmasını sağlamıştır. Müzik dağıtımı daha kolay bir hal almış ve müzisyen olmak isteyenler, önceki dönemlere kıyasla çok daha geniş imkanlara sahip olmuştur. Jazz, rock ve hip-hop gibi farklı müzik türleri bu yüzyılda ortaya çıkmıştır. Her alanda etkisini gösteren elektronik devrim, müziğin üretim tekniklerinde de aktif bir rol oynamıştır ve hem müzik yapma araçları, hem kayıt teknikleri hem de müzikten para kazanma yöntemlerinde görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir değişiklik yaratmıştır. Teknolojik gelişmeler sayesinde synthesizer ve davul makinaları müzikte gittikçe daha aktif bir rol oynamaya başlamıştır ve bu dönemin sonlarına doğru elektronik müziğin temeli atılmıştır.