Hayatım boyunca mutlu olmak için çabaladım. Zaten kim öyle değildi ki, hepimiz “daha” mutlu olmak için birbirimizle yarışıp durduk. Kimi yarışlar adilce hareket edilmedi ama hangi yarışın sonunda kazanan kaybedenden daha mutlu oldu. Hiçbir yarış.
Tam da bu yüzden yarıştan çekildim. Çünkü mutluluk “dahayla” elde edilebilecek bir şey değildi. Mutlulukta fazlalıklara yer yoktu. Her şey ayarıncaydı. Söz gelimi bu yolda hep güleceğimi, hep mutlu olacağımı sanıyordum. Bana annem, “kızım, mutluluk dediğin şey aslında tüm duyguların değerini bilip onun da senin bir hissin olduğunu unutmamaktır.” Dememişti. İşte bu yüzden bunu ben söylüyorum. Mutluluk, tüm hissettiğin, iyi-kötü, duyguların sana ait olduğunu bilmektir. Birini severken sonunu düşünmeyiz ve acının olduğunu bile bile sevmeye devam ederiz. Mutlulukta budur aslında, acının olduğunu bilerek yürümeliyiz bu yola. Klişelik yapıp acının olmadığı yerde mutlulukta olmaz demeyeceğim fakat aklınızda bulunsun, acı sandığımız kadar korkulacak yahut çekinilecek bir durum değil. Biz insanız ve bize bunu hissettiren şey acılarımızdır. Canımız yanar ve bu insanlık için çok doğaldır.
Unutmayın ki, mutluluk veren her şey iyi değildir ve acı veren her şey de kötü değildir.
Sevgiyle.