“‘Hayattan beklentiniz nedir?’ sorusuna istisnasız aldığımız yanıt ‘mutluluk’ nedir diye mutlaka hepimiz düşünmüşüzdür. “
Herkesi mutlu edecek şeyler çeşitlilik gösteriyor gibi gözükse ve herkes kendine göre farklı kelimelerle mutluluğu tanımlasa da hemen hemen her defasında benzer cevaplarla karşılaşırız. ‘Başta sağlıklı olmak, başarılı olmak, para sıkıntısı olmadan rahat yaşamak, aile ve sevdiklerimle kaliteli ve iyi zaman geçirmek, beğendiğim evi almak, dünyayı gezmek, aşık olmak, iyi bir evlilik yapmak, anne/baba olmak, sevdiğim işi yapmak vs…’ liste bu şekilde uzar gider.
Mutluluk daima bir şeylerin sonucunda bütün şartlar hazır olunca aniden ortaya çıkacak, nihai varılacak bir nokta olarak gelecekte bizi beklemekte olan bir kelimedir. Yani bir türlü varamadığımız, ona varabilmek için acı çekmemiz, beklememiz, çalışmamız, üzülmemiz, ağlamamız, kaybetmemiz gereken her şeyi deneyimledikten sonra hak edebileceğimiz ve şanslıysak ölmeden önce yaşayacağımızı düşündüğümüz ödül niteliğindeki pozitif sonuçtur. Kelime olarak anlamı çok büyüktür. Hayatın amacıdır.
Peki ama bu bize öğretilen gerçekler doğrultusunda algıladığımız ve bir de üzerine yaşadığımız genellikle negatif tabanlı deneyimlerin sonucunda bizi bekleyen imkansıza yakın bir durum ve duygular bütünü olarak adlandırdığımız mutluluk gerçek mutluluk mudur, yoksa kendimizi inandırdığımız ve bir türlü gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz bir varsayım mıdır?
Çok sağlıklı olmak, çok zengin olmak, çok başarılı olmak, çok sevmek ve çok sevilmek gibi uzayıp giden bu listedeki hiçbir şey tek başına da bizlere mutlu olmamız için yeterli gelmez. Biri olduğunda bir yenisine göz diktiğimiz, bir türlü bütün şartları istediğimiz hale getiremediğimiz sarmal bir döngü haline gelir ve bu döngüde oradan oraya savrulur dururuz.
Hepsinin bir arada pürüzsüzce ve altın tepside sunulmuş halidir hayal dünyamızdaki mutluluk ve hayal olduğu için de normal olarak bir türlü elde edemediğimiz bu dünyada var olduğuna inancımızı da içten içe kaybettiğimiz bir kelime olarak hayatımızda yerini alır. Hal böyle olunca da dünya toplumu mutsuz, acı çeken umutsuz insanlar bütünü haline gelmiştir ki bu da gayet doğal bir sonuçtur.
Bir de son yılların şahane söylemlerinden, ‘ben kendi kendime mutluyum, insanın kendisiyle mutlu olmayı öğrenmesi lazım, yalnızlık mutluluktur’ gibi havalı tanımlamalara da maruz kalan mutluluk, bütün isteklerimiz tam olsa bile evde tek başına oturup ‘ay ne kadar da mutluyum’ diye yaşanabilecek bir şey de değildir aslında.
Mutluluk yalnızlıkla değil, bir ya da daha fazla kişiyle zamanı, hayatı, eğlenceyi, gülmeyi, sevgiyi, şefkati paylaşınca, sevince sevilince, deneyimleri birlikte yaşayınca ortaya çıkan duygular bütünüdür. Mutluluk bana göre kaygısızlıktır. Şimdi ve burada yaşanması gereken, anda kalmak olarak ta tanımlanabilecek olan mutluluğun mümkün olması için pozitif bakış açısına sahip olup, başımıza ne gelirse gelsin elimizden gelen her şeyi yaptığımıza emin olduktan sonra olayları oluruna bırakıp, kaygılarımızdan sıyrılmamız ve duygularımızın farkındalığına varmamızdır. Kolay mıdır? Değildir. Ama mümkündür.
Kaygılarınızı geride bırakıp, emeğinizi, sevginizi, zamanınızı verdiğiniz her şey sizi mutlu edecektir. Teslim olmak, kendini bırakmak, akışta kalmak, var olmaktır mutluluk. Ne varılacak bir nokta ne de tek başına yaşanabilecek bir duygudur. Temeli sevgidir. Her zaman olduğu gibi sevginin kazandığı bir zaferdir mutluluk