Mutlu olman başkalarına bağlı değil…
Biri sana hediye verdiğinde ya da bir iyilik yaptığında mutlu oluyorsun. O kişi, senden bir şey alırsa ya da seni üzerse mutsuz oluyorsun. Demek ki hep iyi ve olumlu şeyler beklentin var hayattan ve insanlardan. En ufak bir olumsuzlukta küsüyor, somurtuyorsun. Demek ki başka şeylerden ve başka insanlardan bağımsız kendi içinde mutlu değilsin!
Aslında mutsuz da değilsin, sadece mutluluğa ve mutlu olacağına inanmıyorsun!
Kendi varlığının ve gücün farkına var. Olan biten her şey, zihninde.
Bir beynin var, o halde onu doğru kullanmayı öğret kendine.
Mutlu olmayı bilip hayatı daha çekilir kılmak ve huzur dolmak; mutsuzluğu tercih edip acılara gark olmak…
İkisi de senin seçimin?!
Mutluluk bir zorunluluk değildir. Sadece mutsuzluğun da mutluluk ile birlikte var olduğunu bilip, kabul edip huzursuzluğuna son vermelisin.
Hayat elbet güllük gülistanlık değil her an. Sorunları da güler bir yüzle kabullenip, üstesinden gelmeye karar vereceksin. Çünkü karşına çıkan her olumlu ya da olumsuz şeyin, insanın bir görevi var seninle ilgili. Sen sadece onları karşılamayı bil, yeter…
Bunların hepsini sen de biliyorsun aslında ve fakat kendine, yüreğine fısıldamıyorsun…
Yüreğinle bak hayata, belki gözlerin görmeyi bilmiyordur.
Çünkü ‘bakmak’ ve ‘görmek’ aynı şeyler değildir!
Gözlerin kör olabilir, lakin yüreğini köreltme…
Güzel bakarsan, güzel görürsün.
Sonuca değil, sürece odaklan. Yaşadığın an’ı özümse ve hisset. Orada kal ve başka bir şey düşünme o an…
Hayatın da sonlanacağını düşünme. Yaşadığın sürede, yaşadığın ve yaşattığın şeylerin kıymetini bil. Olumlu veya olumsuz fark etmez. Hepsi senin için, hepsi senin ‘sen’ olman için varlar.
Azıcık da olsa acı çekmemiş bir insan, olgunlaşamaz. O yüzden acılarını da sev. Hayatını olduğu gibi kabullenmeyi öğret kendine. Başkalarına özenerek, başkalarının hayatını yaşayarak ‘sen’ olmazsın.
Önce kendini ve yaşadığın hayatı her şeye ve herkese rağmen sevmeyi bilmelisin. Sen kendini sevmezsen, başkalarından da seni sevmelerini bekleyemezsin.
Sen kendine saygı duymazsan, başkalarından da sana saygı duymalarını bekleyemezsin.
Sen ‘sevgi’sin…
Sen ‘enerji’sin…
Sen ‘aşk’sın…
Sen ‘hayat’sın…
Sen ‘mucize’sin…
Sen ‘mutluluk’sun…
Şimdi kalk ve bir bardak su iç. Ama yudum yudum, sindire sindire.
Sonra git ve yüzünü yıka, biraz önce içerek hayat bulduğun su ile.
Şimdi derin bir nefes al farkındalıkla…
Ve nasıl istiyorsan o şekilde şükret yaşadığına ve yaşadıklarına…
Şimdi de otur ve uzat ayaklarını şöyle keyiflice…
Sessizce, sessizliğin sesini dinle…
Hayatın sayfaları arasında hayallere dal biraz… Gülümse…
Kalma orda fazla, dal ve çık… Hayal kur ama hayallerle yaşama.
Şimdi tekrar düşün;
Gizli maskeni, endişe gömleğini, olumsuzluk şapkanı, ego ceketini çıkarıp; ‘gerçek’ sen olmaya hazır mısın?
O halde git ve nefes alabildiğini unutmadan, farkında olduğun ‘kendi gerçek hayatın’ı yaşa!
📍