Birçok araştırma, sayısız deneme ve okuduğum bazı kitaplardan bu konu hakkında bilgi toplama şansım oldu. Ve edindiğim bilgileri de paylaşmak istedim. Dilerseniz başlıyorum..
Şimdi size şöyle bir soru sormak istiyorum. Kendinizi doğduğunuz eve götürün. Kiminiz o evde kahkahalara şahit oldunuz kiminiz feryat dolu gözyaşlarına kiminiz ise hepsinin yanında yaşayamadığı çocukluğuna şahit oldu. şimdi soruma geleyim, o günlerden bu günlere sizi olgunlaştıran, büyüten, sizi siz yapan neler kaldı yanınıza? o zamanlar memnun olmadığınız her olayın şuan içinizde hala kalıntıları olduğunu biliyor muydunuz? siz fark etmiyorsunuz ama o memnuniyetsizlik peşinizi hiç bırakmıyor. Yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki mutlu bir ailede yetişen çocuk, mutlu ve başarılı olabiliyor. Huzurun eksik olduğu, kavga ve gürültünün sık yaşandığı bir evde çocuk hayata daha negatif ve depresif yaklaşma eğiliminde olabiliyor. Aslında demek istediğim şu; siz daha doğmadan ebeveynleriniz sizin kaderinizi belirliyor. diyorsunuzdur şimdi “ee yani, bu kadar mutsuz ve depresifsem bunun sorumlusu ailem mi?” bir yere kadar evet, aileniz. Ama dış dünyayı, oradaki insanların mutluluğunu, hayatın aslında gerçekten mutsuz olmakla geçmeyeceğini anladığınız zaman tüm kontrolü kendiniz alıyorsunuz. Evet işte bu noktadan sonra bir farkındalık yaşıyor ve bu durum artık sizin inisiyatifinize kalıyor .
Bakın mutsuz olmak çok kolay. Bu dünyanın bir sonu olduğunu ve bir gün öleceğinizi düşünmek bile bir insanı mutsuz edebilir. Mutsuz olmanın bir yolunu bulmak ne kadar kolaysa bunu hayatınızın merkezi yaptıktan sonra içinde bulunduğunuz dünyanın katlanabilirliği de bir o kadar zor olur. Mutluluk deyip geçmemek gerekiyor bu öyle bir kavram ki bir çocuğun karakterini, yaşamını hatta hayatına gireceği insanları bile değiştirebiliyor. Kısaca bir ebeveynseniz değilseniz de bunun bir adayı olarak size tavsiyem çocuklarınıza hep şunu hatırlatın:
Oğlum/kızım seni mutlu eden ya da mutlu ettiğine inandığın şey, kaynağını kendi içsel duygularından değil de bir kişiden, nesneden, varlıktan, olaydan aldığı sürece hayatında anlık olarak kalmaya mahkum olacak bir duygudur. Çünkü bizi mutlu eden şey, her neyse, her an değişebilir. insandır gidebilir, çiçektir solabilir, güzelliktir bitebilir, paradır tükenebilir… mutluluğu içimizde yaşatmadığımız sürece bizi hep ters köşe yapabilir. Bu yüzden mutluluğu içinde ara emin ol içinde bir yerlerde bir köşede sinmiş seni bekliyordur. Uzat elini, çek kurtar hayatını doya doya yaşamana fırsat verecek o duyguyu. Ve unutma “kendiyle mutlu olan insanın kimseyle bir derdi olmaz. Ve duygularını gelip geçici zevkler üzerinden gerçekleştirme çünkü o öyle bir şeydir ki hissedildiği anda ölür sana da arkasından yasını tutmak kalır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de ömrünü gömülmemiş duygulara mahkum etmiş olursun..”
Emin olun bu söylediklerinizden sonra çocuklarınızı hayata 10-0 önde başlayacaktır. Ve ömürleri boyunca size minnettar olarak yetişen evlatlarınız, sizden bunu öğrenip kendi çocuklarına da uygulayacak hayatın güzelliğine ikna olacaklardır. Ve siz mutluluk kavramının aslında ne olduğunu ve bu duyguyu nesilden nesile aktaran, kader motifinin gerçekleştirmesine öncülük eden ebeveynler olarak her zaman bu gururla yaşayacaksınız. Ve belki de sizin sayesinde depresif, mutsuz, mutluluğun olduğuna inanan ama bunu bir türlü kendi hayatına uygulayamayan nesil yok olacak yerine bunun tam aksine mutlu, hayat dolu bireylerin oluşumunu gerçekleştireceksiniz. İşte bu farkındalık oluştuktan sonra kendinizin ve bundan sonraki kuşakların değişimine şahit olacaksınız. Bu değişim için tek kural vardır o da:
“mutlu ebeveynler, mutlu çocuklar.”
Haydi hep birlikte yakalım ışıkları. Kaybolmasın çocuklarımız bu dünyanın karanlık tarafında. Açalım onlar için aydınlığa çıkan tüm yolları, aşalım mutsuzluk denilen hayatımızı ele geçiren duyguları. Mutlu ve umut dolu bir hayata söylediklerim ve gerçekleştirdiklerimizin ışığında hep birlikte bu yolda yürümeye sizde var mısınız?
Mutlu, umutlu, sevgi dolu yarınlarınız olması dileğiyle, hoşça kalın..