Musalar ve Firavunlar

Kaynak belirtilmedi

       Kuranı Kerim’de en fazla yer alan kıssa Hz. Musa’nın ve İsrail oğullarının kıssasıdır. Tevrat’ın neredeyse tamamında Hz. Musa ve İsrail oğulları anlatılır. Hz. Musa, firavunların kendilerini Tanrı-kral ilan ettikleri bir zamanda doğmuştur. Firavunlar Tanrı Horus’un yeryüzünde tecessüm etmiş hali idi. Her firavun öldüğü zaman Tanrı Oziris’le özdeşleşip, yeni bir hayata başlamakta, halefi olan firavun ise Horus’un himayesine girmekteydi. Antik Mısır’ın dini inancına göre Firavun Tanrı’nın tecessüm etmiş hali olunca tapınaklardaki tüm ibadet ve ayinlerde onun adına yapılmaktaydı.

     Aslında işin başına gidip Mısır krallarının nasıl Tanrı-Kral’a dönüştüklerini incelemek gerekir. İlk zamanlarda Nil civarında oturan tarih öncesi halklar, doğal dünyanın -hem canlı hem cansız- güçlerine saygı duymuşlardır. Mısır’ın arkeolojik kayıtlarında bulunan ilk açık ilahlar, pek çok durumda inek ve doğan gibi hayvan tanrılardır. Daha sonra Antik Mısır’da astronomik olayların çoğu tanrılarla ilişkilendirilmiştir. Örneğin, Güneşin her sabah doğmasının ve sonra batmasının sebebi Mısır mitolojisi baş tanrısı ve güneş tanrısı olarak kabul edilen Ra’nın (bazı kaynaklar da Atum ya da Re-Atum baş tanrı olarak kabul edilir) dev yılan Apophis ile her gün yeniden savaşmasıdır.  M.Ö. 2500’lerde Mısır’daki erken hanedanlıklar döneminde, firavunun, Güneş tanrısı Ra’nın temsilcisi olduğunun kabul görmesinin ardından dini içerikli yönetim geleneği başlamıştır. Firavun, Orta Hanedanlık zamanında meşruiyetini tanrısal seçimlerle kazanan bir insan iken, Yeni Hanedanlık zamanında, tanrı-kral olmuştur. Mısır inisiyatik anlayışına göre: “İnsanlar ölümlü Tanrılar, Tanrılar ise ölümsüz insanlardır.”

       Sosyal çevrenin etkisi

 Sosyal çevrenin ve geleneklerin liderlerini tanrılaştırmadaki etkisi nedir? Kur’an ve Sünnette, sosyal çevrenin kişi üzerinde oluşturacağı ifsat etkisi anlatılmakta ve insan bu konuda uyarılmaktadır.   Her toplumda belli bir gelenek vardır ve bu gelenek zamanla insanları kendine köle eder, gözleri hakikati göremez hale getirir. Aynı zamanda her toplumun       geleneksel kültleri, tabuları, efsaneleri, bağları ve bağlılıkları vardır. Bu geleneksel olgular mitolojik bir evren kurgulama kapasitesindendir. Mısır halkı, Mısır’ın kuruluşunu evrenin doğuşuyla özdeşleştirmiş ve kurulan bu devleti tanrısal bir yapıyla ilişkilendirmiştir. Firavunların taç giyme törenleri tanrısallığı yenileme görevi olarak kabul edilmiştir. Firavunlar, bu tanrısallığın başkarakterleri olarak devleti kaostan, kargaşadan uzak tutacak kişiler olarak görülmüştür. Antik Mısır’da ma’at doktrini Firavun ’un tanrısal bir kimliğe sahip olmasının karşılığıdır. Ma’at kelimesi ise üç farklı anlama sahiptir. 

  • İlki bir tanrıçaya karşılık olarak
  •  ikincisi ilahi düzen 
  • ahlak düzeninin kurucusu.

        Ma’at doktrini, kaos ve kargaşaya karşılık düzen ve intizamın sembolü olmuş, Antik Mısır’daki savaşların ve parçalanmışlıkların ardından gelen refah döneminin sağlanmasının ve devam ettirilmesinin temeli olarak görülmüştür. Bunu sağlayacak olan Firavunlara da tanrısal kimlik verilmiştir. Hz. Musa bu anlamda kaos ve kargaşayı temsil eden şahsiyet olarak kabul edildiği için İsrail oğulları onun getirdiği dine karşılık atalarının dinini öne sürmüşlerdir.

‘’ Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun” denilince, “Hayır, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız” derler; ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru olmayan kimseler idiyseler? ‘’(Bakara/170)

    Aşırı yüceltme ve Atalar Kültü 

 Konunun sosyolojik olarak bir başka yönü de ‘’aşırı yüceltmeci’’ tutum ve atalar kültüdür. Bu tutum çoğu kez insanüstüleştirmeyle sonuçlanan bir tavırdır. Tüm asi toplumların ileri sürdüğü “melek bir peygamber” isteği de bu tutumun sonucudur. Dinin özünü kutsallık oluşturur. Kutsallığı oluşturan unsurlar ise saygı, korku ve gizem gibi tutumlardır. Kutsal olanın, profan (dindışı) olana güç ve değer bakımından doğal bir üstünlüğü vardır. İnsan, kutsala karşı bir acziyet ,sevgi, saygı, güven besler ve genel olarak kutsal varlıkların ve nesnelerin üstünlüğü kabul edilir. İsrail oğulları 430 yıl kölelik hayatı sürmüştür. Bu kölelik döneminde, İsrail oğulları baskı ve korkuyla kölelik psikolojisine adapte olmuşlar, aç olarak özgür olmayı tok olarak köle olmaya yeğlemişlerdir. Firavun ’un sihirbazlarının insanlarda oluşturduğu algı ve bu sihirbazların sihirleri sayesinde insanların doğru düşünmelerinin, hakikati görmelerinin önüne geçilmiştir. Kâhinler, sihirbazlar dört koldan mevcut düzenin devam etmesi yönünde çalışmakta, sürekli olarak insanlara Firavun ‘un çok güçlü olduğunu ve onu yenebilecek hiçbir gücün olmadığını, üstelik karınlarını Firavun ‘un doyurduğunu o olmazsa aç kalacaklarını anlatmaktadırlar. “Sen haklısın ey Musa! Ama bizim karnımızı Firavun doyuruyor” cümlesi bu durumun özeti mahiyetindedir. Basiretsizlik, bilinçsizlik, kötü niyet, çıkarcılık gibi çeşitli psikolojik zaaflar, kompleksler yüzünden ruhları kötürümleşmiş bu insanlar Mısır’dan çıktıklarından sonra dahi bu psikolojiden kurtulamamışlar, Hz. Musa Tur dağına çıktığı zaman atalarının dinine dönüvermişlerdi.

      Kur’an’da altmış üç yerde “âbâ” kelimesiyle belirtilen “babalar/atalar silsilesi’’ ifadesi geçmektedir. Atalar geleneğini kutsal sayıp ona uymayı, en iyi davranış biçimi olarak kabul edenlere göre bilgi, atalarının tecrübe ettikleri ve kendilerine miras bıraktıkları bilgidir. Çünkü onlara göre yüzyıllardır yapılagelen dinî ayinler ve inanışlar, eğer yanlış olsaydı ataları tarafından mutlaka terkedilir veya düzeltilirdi.

      Allah, bu şekilde düşünenlere atalarının yanlış yolda olduğunu hatırlatmış ve “Bu konuda ne kendilerinin ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar yalandan başkasını söylemiyorlar” (Kehf/5) buyurarak atalarından miras aldıkları bu düşüncenin yanlışlığını ortaya koymuştur. Fakat bu insanlar atalarının yolunun doğruluğunu sınayabilecekleri bir mihenk taşına sahip olmadıkları için düştükleri hatayı anlayamamışlardır. Mihenk taşı olan vahyi getiren peygamberleri ise şiddetle reddetmişlerdir.

      Firavunluk psikolojisi

 Önemli bir diğer konu da Firavunların içinde bulundukları psikolojik durum ve diktatörlüklerini devam ettirmede izledikleri yoldur. Diktatörlük; aşağılık duygusunun ters tezahüründen ve gaddarlık dürtüsünden kaynaklanan psikolojik bir rahatsızlık, hatta ruhi bir hastalıktır. Said Nursi’ye göre diktatör, öfke mekanizması tehevvür ve gaddarlık cihetinde en uç sapma içinde olan şahıstır ki, böylesi bir sapma Firavunları, Nemrutları ortaya çıkarır. ’Kibrin kaynağı aşağılık kompleksi ve vicdan kararmasıdır; gururun madeni kalbî zayıflıktır, tahripçi tenkit ve muhalefet, acizlikten doğmaktadır” tespiti ise manidardır. Diktatör, zatında zayıftır; âcizdir, benliğini kaplamış kıskançlık ve aşağılık kompleksi sebebiyle kindardır, kibirlidir; kavga ve şiddetten beslenir, kendini halkın “rabbi” sanır ve insafsız da olduğundan, hak ve hakikate tahammülü yoktur. Baskı ve zulümde güç arayan, fakat, yine Bediüzzaman ifadesiyle, güçlü önünde ayak yalayan bir zelildir; dolayısıyla, Kur’an’da Firavun hakkında geçtiği üzere, onun üzerinde hükmeden güçler vardır. Buckminster Fuller şöyle der: “Diktatörlere diktatörlük imkânı veren, kendileri değildir, etrafındaki dalkavuklar, şuursuz kalabalıklardır”.

      Kuran’da Firavun ’un halkına bakış açısı şöyle anlatılır: ‘’O halkını küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Doğrusu onlar yoldan iyice çıkmış bir toplum idi.’’(Zuhruf/54) ‘’ Bir dikta yönetimi hukuku çiğner, çevresindeki menfaatçi dalkavuklarla bir oligarşi kurar, dürüst ve erdemli insanları susturursa, açıkça söylemese bile halkını hiçe saymış demektir. Halk da fâsık ise; hak, batıl, erdem onlar için önemsiz olduğundan sürü gibi ona uyarlar. Zulme, şahsiyetsizliğe boyun eğer, ses çıkarmazken, hakkı tutan bir ses yükselirse, onu sustururken sesleri yüksek çıkar. İşte bunlar zilleti kabul ettiklerinden, hiç sayılmaya müstahak olmuşlardır.’’ (Suat Yıldırım) Dini, ideolojisi, fikri veya felsefesi ne olursa olsun tüm diktatörlerin ortak özelliği imkân ve iktidarlarına güvenip kibirlenmeleri ve kendilerini halkın rabbi ve sahibi gibi görmeleridir. Firavun kavmine seslenerek şöyle dedi: “Ey milletim! Mısır’ın mülkiyeti benim değil mi? Şu ırmaklar ayaklarımın altında akmıyor mu? Bunları görmüyor musunuz? Ayrıca ben bu değersiz, neredeyse söylediğini anlatmaktan âciz adamdan daha iyi değil miyim? (O bir peygamber ise) kendisine altın bilezikler indirilse yahut dizi dizi melekler onunla birlikte gelseler ya!” (Zuhruf/51-53) Firavun bu sözüyle saraylarını ve altından akan Nil nehrini kastederek kudret, servet ve ihtişamını ortaya koyuyordu. Bu gücünün yönettiği halk üzerindeki tesirinin yok olmaması için izlediği yol ise aptallaştırmak ve korkutmaktı. Buna obskürantizm (karartmacılık, bilmesinlercilik, anlamasınlarcılık) denir. Cahiliye, obskürantizmdir. Yönetilen insanlar bilgiden mahrum bırakılarak aptallaştırılır. Bilgi güçtür. Bilgi insanı nesne olmaktan kurtarıp özne yapar.Musa’nın yanında Samiri Obskürantizmi temsil ediyordu. Firavun ‘un yanında ise sihirbazlar temsil ediyordu. Hepsinin görevi bilgiyi karartmaktı. Hz. Musa bu karartmayı içinden aydınlattı. “Sihirbazların yaptıkları numaradır, inanmayın,” dedi. Musa’nın değneği sihirbazların sahte yılanlarını yedi. Asa, bilgiyi temsil ediyordu, karşıdaki sihirbazlar ise obskürantizmi/bilgiyi karartmayı temsil ediyorlardı. Firavun’un halkı fasık bir topluluktu. Yani günah, fısk ve fücurdan dolayı ‘’akletmeyen kalplere’’ sahiptiler. Bundan dolayı onursuz, küçümsenmeye layık bir toplum haline gelmişlerdi.

       Sonuç olarak, Firavun ve tebasını psikolojik ve sosyolojik açıdan inceledik. Ve gördük ki bu müşrik halk atalar kültüyle, korku ve rahatın bozulması endişesiyle hakikatin yolundan giderek aziz olmayı, aciz bir insandan başka bir şey olmayan kibir ve zulüm abidesi Firavuna tabi olup zelil olmaya tercih etmişlerdir. Firavun ise kibir ve inadının kurbanı olmuştur.

 

 

Senem Gul
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezunum. Ayrıca aile danışmanlığı ve yaşam koçluğu yapıyorum. Belçika'da yaşıyorum.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
İNSANLAR NEDEN HAYAL KURAR ?

İNSANLAR NEDEN HAYAL KURAR ?

Sonraki
discord sunucusu(2023)

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.