Zeki Velidi Togan’ın dahil olduğu bir grup tarihçi Türklerin ve Moğolların aynı ırktan geldiğini söylerken, İbrahim Kafesoğlu’nun da içlerinde bulunduğu bir başka grup tarihçi ise; Türklerin ve Moğolların iki farklı ırk olduğunu ,bu iki farklı ırkın sadece sosyal ve kültürel yönden benzerlikleri olduğunu ifade etmektedir. Orta Asya kavimleri içinde sahip oldukları cesaret ile komşularını epeyce zorlamış olan, önceleri kabile hayatı yaşayan Moğollar, zamanla yerleşik yaşama geçip devletleşmişlerdi. İlk görüldükleri yerler Tuna Irmakları kıyısıdır. Yıllarca çevrelerindeki diğer Moğol devletleri ve komşuları ile savaşan Moğollar isimlerinin çokça anılmasına neden olmuşlardır. 6.asırdan önceki tarihlerde karanlık olarak nitelendirilecek bir döneme sahiplerdi.
Moğolların ve Türklerin ilk defa karşı karşıya geldikleri olay şüphesiz Harzemşahlar ile yaşanan savaştı. Hindistan savaşları sırasında Muhammed Harzemşah’ın oğlu Celaleddin Harzemşah Hindis nehrini geçmiş ve sahile doğru çıkmak üzere ilerlemekteydi tam arkasından gelen Cengiz Han, Celaleddin ‘in bu hareketini görmüş ve oldukça takdir etmişti öyle ki yüzünü güneş’e çeviren Cengiz Han;” Allah insana erkek evlat verecekse Celaleddin gibi olsun” demiştir.
Moğollar Türklerden çok şey almışlardır, bunların arasında belki de en önemlisi ”Onluk sistem” idi. Moğollar yerleşik yaşama geçmeden önce 195 süvariden oluşan birliklere sahipti. Önceden kabile savaşları yaparken, onlu sistem sonrası devlet savaşlarına da katılmışlardır. Hun İmparatoru Metehan’ın; ”Bütün halkları birleştirdim, şimdi onlar Hun oldular” diyerek bahsettiği topluluklar içinde Moğol boyları da bulunmaktaydı. Moğollar her ne kadar Türk etkisinde kalmış olsalarda hali hazırda Türk kültüründen oldukça önemli farklılıklara sahiplerdi. Fakat, Cengiz Han’ın gelmesiyle her şey değişti. Hun, Göktürk ve Uygur Devletlerinin birikimlerinden faydalanan Cengiz Han Türklerin cihan hakimiyeti fikrini çokça benimsemişti bunun en bariz örneği; kendi soyunu Bozkurtlara dayandırmasıydı. Cengiz Han kendini dünyanın sahibi olarak görmekteydi ve bunun da ilahi bir kaynaktan geldiğini iddia etmekteydi. Tanrı inancı ve anlayışının temsil edilmesi bunun benimsenip doğaüstü olaylara dayandırılması zaten Türk kökenli bir inanıştı. Moğollar Cengiz Han’ın dünyaya gelişini ilahi bir amaca bağlamaktaydı tıpkı Oğuz Kağan’ın doğumundan sadece 40 gün sonra yürüyüp, avlanması ve konuşması gibi Cengiz Han da elinde tuttuğu kan pıhtısı ile doğmuştu bu olay onlardaki düşünceyi desteklemişti.
Moğollar devlet yönetimi ve teşkilatı konusunda da birçok unsuru Türk kültüründen almışlardı. ”Cengiz Han’ın yasaları” isimli töre de temel olarak Türk kültürüne dayanmaktaydı. Yine aynı şekilde devlet yönetimindeki yasa, töre, ulus ve bayrak gibi kavramlar Türkçeden Moğolcaya geçmiştir. Cengiz Han’ın yönetim merkezi olarak Göktürk ve Hun devletinin de merkezi olan Ötüken’i seçmiş olması da asla tesadüf değildi. Bilge Kağan’ın Orhun abidelerinde Türk milletine vasiyet ettiği; ”Ötüken ormanı memleket tutulacak yer imiş” nasihatini anlaşılan Cengiz Han’da önemsemişti. Bunca benzerliğe ek olarak Tanrı inancının yanında atalar kültü, yer, su kültü gibi inanışlar da Türklerden Moğollara geçen kavramlar arasındaydı. Kısacası; Cengiz Han’ın Moğolların yönetimini devralmasıyla halk büyük bir kimlik değişimi yaşadı ve her anlamda Türkleşti. Kurduğu devleti de yeniden yapılandıran Cengiz Han tüm dünyaya hakim oldu. Osmanlı Devleti dahil olmak üzere Türkler tarafından kurulan her devlet Göktürk devleti ile benzerlik göstermektedir işte bu devletlerin arasında Moğollar da bulunmaktaydı.
Karahanlı hükümdarı Ulu Buğra Han Türk kültürünü korumak için bir kitap yazdırdı. Yusuf Has Hacip’in yazmış olduğu bu kitap hepimizin bildiği ”Kutadgu Bilig” dir. Bu kitapta Türk kültürü şu şekilde açıklanıyor; ”Türklük bir ırkı tanımlamaz” der Yusuf Has Hacip, ”Türk’ün belirlediği töreye uyan her topluluk Türk olarak kabul edilmektedir.” Bugün bile bu konunun tartışılmasının en önemli sebebi; Cengiz Han’ın yönetimi boyunca Moğolları Türkleştirme çalışmalarıdır. Cengiz Han’ın genel olarak Türk olduğu kabul edilir. Moğolcanın yanında ayrıca Türkçe de konuşmaktaydı. Her şeyden öte Cengiz Han her konuşmasında ısrarla kendini Türk olarak tanıtmıştır. Muhtemel Yusuf Has Hacip ”’Türklük bir ırkı tanımlamaz” derken bunu anlatmak istemişti.