Mevlid-i Nebi Haftamız Mübarek olsun…
Önümüzdeki salı gününü çarşambaya bağlayan gece, Mevlid-i Nebi gecesi, yani Mevlid Kandili’dir. Bu gecenin önemi nedir?
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimiz’in dünyaya teşriflerinin yıl dönümüdür.
Peki, Peygamber Efendimiz dünyamızı şereflendirmeseydi neler olmazdı hayatımızda?
Mesela namazın nasıl kılınacağına dair bilgi sahibi olamazdık. Efendimiz (s.a.v) olmasaydı hayata ne için geldiğimizi öğrenemezdik. Ölümün ne olduğunu, ölümün varlığını ve anlamını kavrayamazdık.
Sevgili okurlarım sizlere neden ölümün var olduğunu kısaca yazmak isterim.
Ölüm, yalan dünya ile gerçek dünya olan ahiret hayatının dengesidir.
Yalan da olsa bu dünyada yaşıyoruz. Yalan diyorum çünkü bu dünyada ebedi kalıcı değiliz. Allah-u Teâlâ bizi kâh sağlığımızla, kâh çocuklarımızla ve ya bir takım imtihanlarla sınar. Sınavları sabır ipine tutunarak yürürsek o ip bizi inşallah cennete götürür. Allah-u Teâlâ bizleri sabır edenlerden eylesin inşallah.
Ölüm, öncelikle yaşamın ne kadar önemli olduğunu anımsatır. Sonrasında ise ahiret hayatının lüzumlu olduğunu gösterir. İnkârcıların sonu mutlak cehennemdir çünkü.
En önemlisi de Peygamber Efendimiz (s.a.v) olmasaydı Allah-u Teâlâ kâinatı yaratmazdı. Onun yüzü suyu hürmetine bu kâinatın var edildiği bilinmektedir.
Efendimizi’in (s.a.v) doğumu biz Müslümanlar için bir bayramdır. Mevlid-i Nebi haftamızı bayram sevinciyle karşılamalı ve öyle kutlamalıyız.
Gece gündüz salâvatlarla Peygamber Efendimiz’e bol bol selamlarımızı göndermeliyiz.
Mübarek geceler ve günlerde namazlarımızı, dualarımızı aksatmadan devam ettirelim ve bu mübarek günleri görebildiğimiz için şükür edelim. Bolca ibadet yapalım değerli okurlarım.
Unutmayalım ki Peygamber Efendimiz (s.a.v) Kevser Havuzu’nın başında, “Ümmetim iyi amellerle gelseler de onlara ellerimle Kevser Havuzu’ndan su ikram etsem” diye bekleyecektir.
Efendimiz (s.a.v) hastaları, engellileri çok önemserdi. Hastaların ziyaret edilmesini özellikle tavsiye etmiştir. Bu gibi mübarek günlerde bu tavsiyeye uymalıyız. Çünkü Peygamberimiz her daim bizim iyiliğimizi düşünüyordu.
O yüzden Efendimiz’in tavsiyelerine gücümüzün yettiğince uyalım. Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v) engelli sahabelerle şakalaşırmış.
Halil Konakcı hocamızın sohbetinden bir alıntı aktarayım sizlere değerli okurlarım.
Engelli kardeşlerimizin Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) bu müjdesiyle hayatının ve yaşamının bütün zorlukları inanıyorum ki ortadan kalkacaktır.
“Engelli diyoruz ya hani engelliden kasıt hareket alanı kısıtlı olan engelli kardeşlerimiz yani. Allah-u Teâlâ’nın onlara karşılığında cennet olarak vereceği, bize de kendimize çekidüzen vermemiz için, yarattığı bir takım eksiklikler. Bize diyor ki Allah o, engelli kardeşlerimizi göstererek dileseydim sizi de böyle yaratırdım. Şükür edin, hamd edin, yani o engelli olan kardeşlerimiz aslında Allah’ın ayetlerinden bir ayettir. Gücünü, rahmetini, merhametini gösterdiği bir ayettir o engelli kardeşlerimiz. Ama şunu bilsinler ki Efendimiz (s.a.v) şöyle bir müjde vermiş, ‘Allah kimin iki sevdiğinden birini alırsa, (hadis-i şeriftir bu sah-i hadistir) onun karşılığını ancak ve ancak cennetle öder… Öder derken, mecburiyetten değil. Bu imtihan karşılığında sabır ederse, iki sevdiğinden birini alırsa, onun o bir sevdiğini aldığı için, ancak karşılığını cennetle ona iade eder. Bu hadis-i anlatan büyük âlimler diyorlar ki iki şeyden birisi diye bahsedilen o iki şey göz gibidir misal diyor. İki gözden bir göz, iki koldan bir kol, iki bacaktan bir bacak, duyma, ne varsa hayata dair yaşama engel olan ne varsa onu ondan aldıysa onun karşılığını ancak ve ancak cennetle öder diyor. Yani o, kardeşlerimizin hayatlarında normal fıtratın daha aşağısında olması onlar için bir kusur değil, bilakis yeryüzünde yürüyen, Allah’ın ayeti olma şerefine kavuşmalarıdır. Kur’an’ın ayetleri gibi. Allah’ın kuvvetinin ve kudretinin delilidir o kardeşlerimiz. Ve bilsinler ki bu hayatın sonunda, eğer sabır ederlerse, imanları kâmil ise, yani imanları tam ise, muhakkak cennete kavuşacaklar. Ben söylemedim, Efendimiz Aleyhisselam söylüyor. Yani efendimiz Aleyhisselam yüceler yücesi Allah’ımızın ayetini bize naklediyor. Sabır edenleri müjdele ki, onlar imtihanların en büyüklerine kalmışlardır.”
Bu müjdeyi duyan engelli kardeşlerimin isyan edebileceğini düşünmüyorum.
Ey can Ahmed’im ey gül kokulu Peygamber’im kapıldım sevdana beni de al yanına, muhtacım şefaatine.
Rukiye Türeyen