Herkesin bir rengi var bu hayatta. Kimisi siyah, asaletin huzurunda. Kimisi beyaz, tertemiz umutlarıyla. Kimisi pembe, tatlı hayallerin ardında. Kimisi de mavi, hep farklı tutkularda. Tabi ki her rengin kattığı bir şeyler var hayatımıza. Hepsini çok severim ama en çok mavi.. En çok gördüğüm renk olduğu için mi bilmiyorum ama maviye tutkuluyum ben.. Kafamı kaldırınca masmavi gökyüzünün altında yaşam mücadelesi verdiğimi hissediyorum en derinden. Denize baktığımda gökyüzünün yansımasıyla olusan o sonsuz manzara bana umudun sonunun olmadığını hissettiriyor. Çoğumuz bir derdimiz olduğunda denizin kıyısına gider, saatlerce otururuz. Denizi seyreder, terapi gibi kendimize gelmeye çalışırız. Ben hiç duymadım deniz kıyısında o kokuyu içime çekip derin bir nefes alıp da kendime gelemedim diyeni.
Denizin de öfkesi var, kıyıya vurup vurup sakinleştiriyor kendisini, sonra duruluyor çarşaf gibi dümdüz. Ben de onun gibi yaşarım öfkemi, içimde kopan fırtınalara inat kıyıya vururum. Gökyüzünün yansımasını, insanın insana yansıması gibi görürüm hep. Her zaman aynı olmaz belki ama sen hangi renkle bakarsan o da sana öyle yansır. En azından sen öyle hissedersen siyaha bürünüp karanlık olmazsın kimseye.Mavi benim hayatımın baş rengi, olmazsa olmazım. Deniz olmayan bir şehir de yaşadım bir süre, gökyüzünü yansıttım orada hep kendime. Ben hep mavi oldum, hayatımı bir deniz varsayıp, sevdiklerimi deniz taşı yerine koydum. Kimisi kıyıda yerli yerinde, kimisi toparlanıp gitti sahilimden..
Ama içimde ki maviyi alamadıkları sürece hiç birşey değişmez hislerimden..