Maruzat/Maruzatım(!)

Demokrasi, çoğulcu demokratik hayat, farklı görüşlerin, fikirlerin, rahatlıkla, meşruiyet zemininde kalınmak kaydıyla ifşasına olanak sağlar. Demokrasi bir yönetim ilkesi olarak, uygulanan siyasal sistemin gidişatı ve verimliliği bağlamında da önem atfeder. Ülkemizin yıllara dayanan bir demokrasi geleneği var.

Farklı fikirlerin kök salması ve saçılıp yüz vermesi ancak oturmuş bir demokrasi ikliminin olduğu ülkelerde varbulunmaktadır. Demokrasi bir yönetim biçimi olduğu gibi bir tercihtir de. Bugün, pek çok ülke cumhuriyet olduğu hâlde, bu ülkelerde demokrasinin “d”sinden bahsedemezsiniz.

Demokrasinin bir yönetim biçimi veya ilke olarak kabul edildiği toplumlarda; şeffaflık, hesap verebilme, istifa müessesesi gibi kurum ve değerler olmazsa olmazdır.

Türkiye’de senelerdir muhafazakâr geleneğe sahip partiler iktidarda.

Muhafazakâr partilerin, kanımca, demokrasinin “özü” ile aralarının çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. Demokrasi edebiyatına bayılırlar, halkın tercihlerine saygı duyulması gerektiğini her defasında ikrar ederler dururlar.

Muhafazakâr ekolün de…

Sol ekolün de…

Müzmin rahatsızlıkları…

Birbirlerini suçlamalarıdır.

Açık toplum olabilmenin, fikirleri özgür bir ortamda ikrar edebilmenin, temel insan hak ve özgürlüklerinin tadına doyasıya varabilmenin, hukukun şaşmaz terazinin güvenliğinde yaşam sürdürebilmenin en önemli ayağı sanırım demokrasinin sözde değil özde kanıksanması ve bu değerlere sahip çıkılmasıdır.

Şöyle son günlerdeki tartışmalara baktığımızda…

Geçmişten geleceğe veya yaşanana odaklandığımızda…

Değişen pek bir şey olmadığını acı bir şekilde deneyimliyorsunuz.

– – – – –

Türkiye de, dünyada yaşanan sorunlara ram olmakta.

Bugün, bu yaşadığımız ekonomik ve politik sıkıntılar sadece ülkemizde değil ki.

Tabii ki…

Gelişmiş ülkeler, demokrasiye ve hukuka sağlam bir sadakat ve inançla bağlanan toplumlar, beşeriyetin neden olduğu sarsılmalarda her zaman bir adım daha önde oluyorlar.

Yine ülkemize dönsek…

Siyaset kültürümüze, siyaset yapış anlayışımıza bir baksak…

Nedense… Hamaset ve demagojinin politikacılarımız tarafından nasıl da “mahirce” kullanıldığını görürsünüz.

Esasında, siyasetçiler açısından, toplumu kutuplaştırmak, saflara bölmek, ideolojik körlüğe ram etmek…

Yönetmek açısından bulunmaz Hint kumaşı gibidir.

Ne ki bu tür siyasal yaklaşımlar, makro ölçekte topluma bir şey kazandırmaz; toplumsal barış zedelenir. Zedelendiğiyle kalmaz, ortak yaşam ideali de sekteye uğrar.

Sağ ideoloji sol ideolojiyi suçlar; sol ideoloji sağ ideolojiyi suçlar, yıllarımız bu şekilde yaftalama üzerinden geçip gider. Halbuki, demokrasinin erdemine inanmış politikacılar tarafından toplum demagoji siyasetleri içinde uyutulmasa, büyük hedefler için millet topyekûn seferber edilse, sizce de bugün maruz kaldığımız sorunlar hâlen yaşanır olur muydu?

Dediğim gibi…

Türkiye’de yıllardır sağ-muhafazakâr partiler iktidarda. Samimi siyaset yaptıkları sorgulanabilinir? Muhafazakâr partilerin/siyasal hareketlerin; insanların manevi duygularından faydalandıkları, son tahlilde toplumun mukaddes değerleri üzerinden mevzi yeniledikleri bilinen bir şey.

İşte bu yüzden… Demokrasi dediğimiz siyasal mekanizma, olması gerektiği gibi kurgulanıp işletilse ne sorunlar olduğu ağırlığıyla lök gibi önümüzde durur ne de insanlar demagojiye maruz kalırlar.

Pekâlâ, demokrasi dediğimiz olgu, nihayetinde bir mukaddes, dokunulamaz bir tabu değildir. Putlaştırmanın da bir âlemi yok! Öte yandan beşeriyet merkezli bir dünyada yaşadığımızı da unutmayalım; inanç odaklı dünyanın değerlerini siyasete teyellemeden.

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Yaşamak güzel şey doğrusu….

Yaşamak güzel şey doğrusu….

Sonraki
Değişim, Güç ve Denge

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.