Ruhlar köklerinden ayrılıp bu dünyanın bedenlerine iner ve birçok yaşam boyunca gelişirler ta ki kişi bu dünya yaşamının dışındaki bir şey için çekim hissedene kadar.
İnsanlık farklı gelişim evrelerinden geçer ve ruhlar maneviyat için arzu duyar. Geçmişte bu tip arzular sıradan olmayan bireylerde görülürdü. Fakat bugün milyonlar bu arzuyu izliyor. Arzuların gelişimi sadece bu dünyada yaşarken gerçekleşir.
Mükemmel olarak yaratılan İlk ruh kendi mükemmelliğinin değerini bilmez. Bu nedenle en aşağı seviyeye dünyamıza inip tekrar yükselerek başlangıçtaki mükemmel aşamasının değerini öğrenmek zorundadır. Aynı ruhun parçaları olduğumuzdan her insan bu ya da bir sonraki yaşamında Yaradan’la ya da üst kök ile temas edip ruhunun köküne dönme arzusunu hissetme noktasına erişmek zorundadır.
Kişi kendi manevi köküne dönme ihtiyacı duymaya başlasa bile bu ihtiyaç bilinçsizce hissedilir. Bu nedenle ilk manevi arzu mükemmel aşamayı isteyip onu almaya hazır gerçek bir arzuya dönüşmeden önce, kişi belli bir süreçten geçer. Kökü ile kıyaslandığında İnsanlar maneviyattan en uzak yerdedir. Fakat özellikle büyük arzuları olduğundan bunu tersine çevirmeye ve maneviyata yükselmeye yetkilidirler.
Maneviyat arzumuz büyük değildir. Onu üst ışık ve eşsiz hazla doldurabileceğimiz noktaya çıkartmalıyız. Bütün işimiz tüm arzulardan daha büyük olan manevi arzu edinmektedir. Sonsuz hazzı(sevgiyi) hissetmemizi sağlayacak olan arzuyu geliştirmeye yardım etmek için, yeni arzulara bizi uyandıracak görünmez bir ışık kökümüzden ruhumuza iner.