Madalyonun İki Yüzü: Her Hikayenin Aslında İki Kötüsü Var

Kaynak belirtilmedi

MADALYONUN İKİ YÜZÜ:

Yaşandı, bitti, hatıralar anılar kaldı, iki farklı şekilde anlatılacak, iki bambaşka hikaye iki farklı insan, anlaşılan iki farklı yaşanmışlıklar kaldı artık sadece.

Madalyonların hep iki yüzü oldu, ikisi birbirinden ayrı, iki yüzünü tutan kişiler farklı. İkisi aynı anda hiç gösterilmedi kadim dostlara, bizi iyi anlatan yüzünü göstermeyi seçtik daima, kendimizi kötü göstermekse bizim için imkansız bir olasılıktı, yarım kaldı, acılar vardı, bir zamanlar aynı yolda, benzer idealler uğruna yürümüş olan insanların, şimdiyse konuştukları herkese, madalyonun diğer yüzünü olduğundan apayrı anlattığı iki farklı yalan kaldı.

Daha fazla alttan aldı iki tarafta kendi anlatımında, daha çok seviyordu ikisi de hikayenin aslında olduğundan fazla.

Diğer yüzünü dinleyenler bunu hiç bilmese de. İnsan duyduğuna inanmayı seçiyor genelde, sorgularsa rezil olma ihtimalinden korkup, sorgulamak istemez, çekinir ve çekindiği için de zaten iki arkadaşına da destek olmak varken, kendince daha haklı gördüğünü seçer, çoğu zamansa diğer hikayeyi dinleme gereğini duysa bile duymaz. Üç maymuna taş çıkartacak bir tavır sergiler eski dost çiftinin tek eşine karşı.

Yanlış tarafta –ona göre yanlış- olmaktan korktuğu için, şüphelerini içine gömüp güvenmeyi seçer yaralı dostlarından birine, öbürünün ne yaptığındansa kime ne!

Hikayesini seçti, madalyonun bir yüzüne inanıp, o tarafta kalmayı, diğer tarafı görmezden gelip, belki de unutmayı seçti artık çoktan. Gerisinin önemi yok, kimse hikayenin bilinmeyen sayfasını görmek istemez, istese bile buna cesaret edemez, tarafını seçip, vicdanını rahatlatmaya bakar sadece. Çünkü buna inanır insan, tek bir doğruya, çok nettir onlar için her şey, siyah ve beyazdır hayat.

HER HİKAYENİN İKİ KÖTÜSÜ VARDIR:

Bu doğrultuda kesin olarak bir sonuca varmamız gerekirse eğer, hikayelerin tek bir kötüsü olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Zira kimin kime ne anlattığını bilemesek de az çok bize karşı olan tutumlardan anlayabiliriz. Sütten ak da olsak, bir yerlerde siyahtan daha karanlık, yılandan daha sinsi olarak anılmaktayız. İnsanın nankörlüğü buradan gelmekte, bir hikayeyi anlatırken elinden geldiğince kişi kendini haklı göstermeyi seçmekte.

Haksız olan tarafın kendisi olduğunu kabul etmemek adına yalanlara, iftiralara, gerçek dışı itham ve yaşanmışlıklara kendini inandırıp, insanlara da olayları bu denli alakasızlıkla anlatmakta.

Sevdiği biriyle yolları ayırdıktan sonra hemen bir başkasını bulma arayışına çıkmakta, boşluğun öyle kolay dolacağını sanıp, yanılmakta, yoktan yere milletin canını sıkıp kalbini kırmakta.

Evet, bu anlattığımı iki tarafta bir yerden sonra denemekte, çünkü hikayede tek kötü yoktur, birinin hikayesinde de muhakkak ki en nefret edilen kişi biziz.

Bizi insanlara nasıl lanse ettiği, ardımızdan neler söyleyip söylemediği, kimler tarafından kendimizle muazzam alakasızlıkta bir kimlikte biri olarak bilinmemiz, asla şaşırılacak şeyler değildir bunlar hiç şüphesiz, acı gerçeklerdir sadece.

İSTEMESEKTE:

Hikayenin kötüsü olmayı istemesek de elimizde olmayan nedenlerden mütevellit biz, kötü olmak zorundayızdır, birini de kötülemekteyizdir, herkesin, kızgın olduğu, ne yaparsa yapsın affetmeyeceği, daima öfke ile anacağı bir insan, illa ki vardır, yok mu?

Yoksa bile eli kulağındadır merak etmeyin, önce güzel güzel girer hayatınıza, siz kendinizi onun varlığı sayesinde ekstra iyi hisseder, sürekli bir şeylerin peşinden koşmak, yer yer onun gibi olmak istersiniz, oysa sizin gözünüze bunu sokarak, sizin bir taklit olma yolunda gittiğinizi söylemeye, sizi hor kullanmaya, ilgi alakasını, sizin olmadığınız bir alana çevirmeye başlar.

Bütün bunları yapmasına rağmen, o da sizin yaptığınız şeyleri denemeye, kurduğunuz cümleleri kurmaya, içten içe sizin gibi olmayı denemeye başlar gizliden gizliye, kendini birden sizin gibi hissetmeye ve o da sizi taklit etmeye başlar. Sevgi değildir bu, bunun adı alışkanlık, insan alıştığını, önemsediğini taklit etmeye başlar, sizin gibi olma isteğiyse gözünde sizi yüceltmesinden kaynaklıdır.

Diğer insanlardan farklısınızdır onun için, sevdiği, önemsediği birisinizdir.

ARKADAŞ ORTAMINDA GİZLİ:

Derler ya insan sevdiğine benzer diye. Bu aslında doğuştan gelmekte olan bir benzerliği kast eden bir cümle olsa da toplum bunu, geçmişlerin ve yaşanmışıkların benzemesi, gezip tozdukça onun hareketlerini kopyalamak, biraz daha sonradan gelen bir yapaylık olarak açıklamayı seçer, bilakis, seven sevdiğine her halükarda benzer. Onu tanımadan bile anlarsınız ona benzediğini ki iki arkadaşınızı birbirlerine bu yüzden yakıştırırsınız ya zaten, birinde öbürünü gördüğünüzden dolayı, onların mutlu olacağını sezip, aralarını yapma yoluna girersiniz.

Ve genelde arkadaş ortamlarından çıkan ilişkiler daimi sürenlerdir, tabi bu, çiftler birbirlerini yeterince tanıdıkları durumlarda geçerlidir, aksi takdirde uzun süreli ama saman alevinden hallice, toksik türde bir birliktelik olmuş olur.

Birbirleriyle uzun süre hem grup içerisinde hem de baş başa vakit geçirmiş iki kişi bir ilişkiye başladığında ise, birbirini daha iyi anlayan, değer veren ve birliktelik sonra erse dahi arkalarında konuşmayacakları kadar kaliteli, gerçek bir birliktelik yaşarlar.

Yani bazen aradığınız huzur ihtimali, sizin arkadaş ortamınızda saklıdır, onu açığa çıkarmaksa zamana ve doğru adımlara bağlı.

BÜYÜK AMA GEREKLİ BİR HATA:

Biz ise sıfırdan, yalnızca kendisinin anlatımıyla tanıdığımız bir insanın yalanlarına veyahut kendini farklı biri gibi yansıtmasına kanarak, zamanımızı tam anlamıyla boşa harcamış olmasak da büyük oranla acı ve yıpratıcı bir deneyimle heba etmiş oluruz. Kötü bir şey değil bu söylediğim şayet bu deneyimi yaşamamış olsaydık eğer gelecekte karşımıza çıkan insanların niyetlerinin ne olduğunu, neden bizi bu kadar istediklerini de anlayamaz, daha büyük bir acı deneyimi yaşamak durumda kalırdık.

Ama artık bildiğimizden ötürü o topa girmek dahi istememekteyiz, girersek her şey aynı bitecek, hikayenin yine iki kötüsü olacak ne de olsa.

DÜRÜSTLÜKLE ANMAK NEDEN BU KADAR ZOR:

Geçmişte güzel zaman geçirdiğimiz birini, dürüstlükle anmak, neden bu kadar zor, neden onun arkasından ailemizle, arkadaşlarımızla, yalan ve iftira dolu, onu kötüleyecek türde konuşmalar yapmaktayız, neden her tanıştığımız kişiye, onun berbat bir insan olduğunu söylüyoruz, onu hiç mi sevmedik yoksa.

 Hiç mi önemsemedik sahiden, sadece alıştık, onu da sevgi mi sandık?

BEN SÖYLEYEYİM Mİ?

Ailemiz haricinde, gözden çıkaramayacağımız hiçbir insanı hayatımıza almadık, gözden çıkarmaktan korktuğumuz kişilerleyse aramızda hep bir mesafe oldu, çünkü onlar, hayatımıza girdiğinde bizim ekstra dikkatli olmamız gerekirdi, herkesin vardır bir imkansızı, en çok yakışacağı ama asla birlikte olamayacağı. Hayatına, sırf kaybetme ihtimalinden ötürü almayacağı bir kişi.

Asıl ruh eşinize kadarsa o kişiyle yüzleşmediğiniz sürece onu komple unutmanız ne yazık ki mümkün değil, neticede hayatınıza sırf kaybetmemek için almadığınız birini unutmak, mümkün müdür, tartışılır.

BİR ŞEYLERİ DEĞİŞTİRMEK:

Biz tüm bunları bir kenara bırakalım ve geçmişimizde kim var kim yoksa. Canımızı en yakandan tutun da yaprak kıpırdatacak kadar bile esintili olamayanına kadar, hepsini affedip, kızılcık şerbetini yutmaktansa, buzdolabına kaldırıp, kinimizi yutalım bu kez, gelecekte karşımıza çıkacak olan insanlara sırf bu yüzden acı çektirmeyelim, geçmiş, sahiden geçmişte kalsın, isimler zihinden, komple soyutlansın.

Ve bizim hikayemizin, bir kötüsü olmasın, insanlara madalyonun iki yüzünü de tüm çıplaklığı ve gerçekliğiyle sunup yanımızda olmayı gerçekten isteyenleri yanımızda tutalım, gerisi zaten zamanı geldiğinde kendiliğinden gitmiyor mu?

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Önceki
Benefits of doing sports
Sonraki
Hayırlısı…

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.