LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI
2023 Yılına girmemizin ardından insanlara Lozan Barış Antlaşmasının 100. Yılının dolması sebebiyle bu antlaşmanın hükümlerinin kalkması fikri geliyordu. Peki bu doğru muydu?
Bu sorunun cevabı koskocaman bir “HAYIR”
Kahvehanede, sokakta, iş yerinde, twitter’da ve bilumum yazılı ve sözlü medya mecralarında duyar olmuştuk. “Lozan Antlaşması 2023 Yılında bitiyor, özgürlüğe kavuşuyoruz, kimsenin bilmediği gizli madenlerimiz var bunları kullanacağız, süper güç biz olacağız” gibi şövenizm ve hamaset kokan cümleleri. Lozan antlaşmasının geçersiz olacağını ve süper güç fikirlerini pompalayanların neyi amaçladığına dair herkesin farklı bir fikri vardır muhakkak. Ben olaya tamamen farklı bir perspektiften bakmayı düşünüyorum. Şöyle ki;
Bu şövenist ve hamaset kokan düşünceleri yayanların amacından çok insanlarımızın buna neden inandığını irdelemek istiyorum. İnsanların buna neden inandıklarına dair de vardır bir düşünceleriniz. Ben ise tamamıyla insanımızın tarihin konfor alanına kaçtığını düşünüyorum. Nedir tarihin konfor alanı? Geçmişteki ihtişamlı devletin muktedir olduğu alanlardır. Bunların tekrar yaşanmasını hiçbir şey yapmadan istemek, gerçekten de düşünce anlamında çok büyük bir konfor alanıydı. İnsanımızın zaten okumak araştırmak gibi bir özelliği hiç olmamıştı. Hal böyle olunca Lozandan çıkmanın, süper güç olmanın hayali tıpkı suya atılan bir taşın dalgaları yayması misali okumayan araştırmayan kitleler arasında yayılmaya başlamıştı.
Peki neydi Lozan Barış Antlaşması? 1. Dünya savaşının yenik devletlerinden olan Almanya ile Versay Antlaşması imzalanmış, Osmanlı Devleti ile de Sevr Antlaşması imzalanmıştı. Versay Antlaşması Almanları, Sevr Antlaşması ise Osmanlı Devletini bitirme antlaşmalarıydı.
Damat Ferit Hükumeti tarafından imzalanan Sevr Antlaşması yüzeysel olarak değişenecek olursak; Trakya Bölgesini ve Ege Adalarını Yunanlılara bırakılacak, Doğuda bir Ermeni devleti güneyinde Kürt devleti kurulacaktı. Irak, Musul, Kerkürk gibi petrol açısından zengin yerler İngiltere’ye verilecek Mardin, Maraş, Urfa ise Fransızlara verilecekti. Boğazlardan geçiş tamamıyla serbest olacak, Duyunu umumiye kurulacak, Osmanlı Devletinin 50 binden fazla askeri bulunamayacaktı. Tam anlamıyla yıkımdı açıkçası. Böyle ağır kararlar bulunuyordu Sevr Antlaşmasının maddelerinde.
Şimgi gel gelelim Lozan Barış Antlaşmasının maddelerine, Lozan Antlaşmasında ise; kapütülasyonlar tamamıyla kaldırıldı, Misak-ı Milli sınırlarına uygun bir biçimde düzenlendi ve ekonomik bağımsızlık alındı.
Benim düşüncem ise keşke ne Lozan’a ne Mondros’a gerek kalmasaydı. Ama devletimizin zapturapt altında olduğu, milyon milyon kilometrekare toprak kaybettiği, yenilikçi ve sanayisini tamamlayamamış devletleri yakalayamadığı, borçlarının iki devlet borcunu aştığı bir dönemde Lozan’ı imzalamak iyi gibi görünüyor. Kalkıpta Lozan çok iyi bir antlaşma, Lozan bir kazanımdır demiyorum, elde olanları düşününce fena sayılmayabilir. Lozan’ın bir çok maddesini eleştirebiliriz, yargılayabiliriz, hüküm verebiliriz ama Sevr’den sonra Lozan’ı görünce gerçekten bir ferahlamanın bir özgürleşmenin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Lozan Antlaşmasının gizli maddelerinin olduğu safsatasına ise şöyle bir cevap vermiş olayım. Dünya bor rezervinin yüzde 70’i Türkiye’de bulunuyor ve biz bu madeni çıkartıp işleyebiliyoruz, satabiliyoruz. Maden Lozan’ın gizli maddelerinden dolayı madenlerimizi çıkartamıyoruz bunu neden yapabiliyoruz?
Bu minvalde Lozan Antlaşmasının 100. Yılı dolması münasebetiyle antlaşmanın hükmünün biteceği bütünüyle yalandır. Lozan’ın sona ermesi ancak yeni bir antlaşmanın yapılmasıyla mümkün olacaktır. İlber Ortaylı Hoca’nın deyimiyle Lozan Antlaşması apaçık bir antlaşmadır ve ne hezimet ne de zaferdir.