Laiklik ve Demokrasi

Laiklik ve Demokrasi

Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV), “Laiklik Araştırması Raporu” yayımlamış.

– Katılımcılara laiklikle ilgili düşünceleri sorulmuş:

  • Katılımcıların yüzde 69,8’i “Devlet ve din işlerinin birbirinden ayrılmasıdır” ifadesine katıldıklarını belirtmiş.
  • Katılımcıların yüzde 19,8’i “Tüm dinlere eşit mesafede olunmasıdır” ifadesine katıldıklarını belirtmiş.
  • Katılımcıların yüzde 2,8’i “Dinsizliktir” ifadesine katıldıklarını belirtmişler.
  • Katılımcıların yüzde 7,5’i “İnananların inancına müdahaledir” ifadesine katıldıklarını belirtmişler.
  • – Katılımcılara laikliğin tehdit altında olduğunu düşünüyor musunuz, sorusu sorulmuş:
  • Katılımcıların yüzde 16,0’lık kesimi “Kesinlikle tehdit altında değildir” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 27,8’lik kesimi “Tehdit altında değildir” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 26,0’lık kesimi “Kararsızım” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 16,3’lük kesimi “Tehdit altındadır” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 13,8’lik kesimi “Kesinlikle tehdit altındadır” demiş.
  • – Katılımcılara Diyanetin, devlet işlerinde ne kadar etkili olması gerektiğini düşünüyorsunuz, sorusu sorulmuş:
  • Katılımcıların yüzde 41,8’i “Hiç etkili olmamalı” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 10,7’si “Pek etkili olmamalı” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 24,0’ı “Biraz etkili olmalı” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 10,2’si “Oldukça etkili olmalı” demiş.
  • Katılımcıların yüzde 13,3’ü “Tamamen etkili olmalı” demiş.

Araştırmanın tüm dökümüne burada yer vermedim.

İsteyenin, SODEV’in internet sitesinden bu raporun tamamına erişmesi mümkün.

Laiklik, belki zorunlu olarak “demokrasiyi” içene almayabilir ama demokrasi, “laikliği” içermek durumundadır.

Laik bir kişi, demokrasiden yana tavır koymayabilir ama yine demokrat biri, son tahlilde “laik” olmak zorundadır.

Demokrasi, laiklikten daha geniş ve daha kapsamlı bir olguya tekabül eder, ve yine laikliği kapsam içine alır.

Bu bağlamda, bir demokrasiyi, diktatörlük biçimlerinin en berbatı olan “çoğunluk diktatörlüğünden” ayıran en önemli faktör “temel insan hak ve özgürlükleri”dir.

Yine, bu paralellikte devam edersek, inanç ve ifade özgürlüğü temel insan hak ve özgürlüklerinin “en başında” gelir.

Yine, demokrasinin “olmazsa olmaz” koşullarından biri laiktir bence, bir diğeri ise temel hak ve özgürlüklerdir. Demokrasi, bir yaşam biçimi, insanların toplu yaşam içinde ulaşabilecekleri en makul bir idare rejimidir.

Belirli çevrelerin kanıksadığı biçimde, yani artık bir önyargı hâline gelen laiklik, ne olursa olsun “dinsizlik” değildir. Bu bağlamda, laik devlet, dini reddeden değil, tam tersine dini kabul eden ve yine herkesin kendi inancında serbestliğini güvence altına alan devlettir.

Demek ki, laiklik, sadece, din ve devlet işlerinin ayrılması değil, devletin insana inançları hususunda baskı yapmaması ve başkalarının baskı yapmasını da önleme ilkesidir.

Araştırma sonuçlarına baktığımızda…

Büyük bir çoğunluk, laikliği, “din ve devlet işlerinin” birbirinden ayrılması olarak kabul etmekte.

Yine katılımcıların çoğunluğu, “laikliğin bir tehdit altında olmadığına” inanmakta.

Diyanet kurumu hakkında toplumumuzda çeşitli görüşler mevcut.

Son tahlilde, demokratik bir rejimde yaşamlarımızı devam ettirmek istiyorsak, laiklik ilkesi üzerinde mesnetsiz tartışmalardan vazgeçmek durumundayız. Aksi durumda, yani demokrasiyi ve laikliği ötelediğimiz zaman, içine düşeceğimiz girdap büyük olasılıkla diktatörlük olacaktır. Bu bağlamda, diktatörlüğün dini mi yoksa faşist totaliter bir diktatörlük olmasının pek bir anlamı kalmaz.

Erhan Salman
Ben, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ mezunuyum... Kitap okur, köşe/kitap yazarım... Elimden geldiğince ilgi alanım doğrultusunda yazmak, en büyük tutkum ve hedefim. SEVGİYLE OKUYUN...
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Bu Zamanda Ne Yapıyoruz?
Sonraki
Eski Güzel Güneşli Günler
Eski Güzel Güneşli Günler

Eski Güzel Güneşli Günler

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.