Hamlet oyununun kusursuz güzelliğini vurgulayan, John Everett Millais’in eşsiz çizimine konu olan, onlarca filmde ve şarkılarda varlığını yaşatan Ophelia aşkın ve ihanetin izlerini en belirgin şekilde taşıyan bir karakterdir. Ophelia hem aşkı ile hem de aşkının getirdiği ölümü ile oldukça dikkat çeken bir karakterdir. Öyledir ki, William Shakespeare Hamlet oyununda onu en güzel biçimle anlatmıştır.
“İnanma istersen yıldızların yandığına,
Güneşin döndüğüne inanma,
Doğrunun ta kendisini yalan bil,
Ama seni sevdiğime inan Ophelia.”
Shakespeare 1600 yılında yazdığı Hamlet oyunuyla birlikte 17. Yüzyıla muhteşem bir giriş yapar. Shakespeare’in trajedileri arasında en çok bilinen ve oldukça yüksek bir okunma elde eden bu yapıt, döneminde birçok insanın ilgi odağı olmuştur. Shakespeare’in otuz sekiz oyunu içerisinde en uzun olanıdır ve sahnelenmesi tam dört saat sürer.
Olay örgüsünü kısaca anlatacak olursak eğer, Prens Hamlet’in, babasını öldürdükten sonra annesi Kraliçe Gertrude’la evlenen amcası Claudius’tan nasıl intikamını aldığını anlatır. Oyun içerisinde duygular monologlarla verilir ve bu durum oyunu derinleştirir. Okur, Hamlet’in nasıl intikam alacağına, Claudius’un kötülüğüne, Horatio’nun dostluğuna ve ölmüş kral Hamlet’in hayaletinin söylediklerine odaklanır ve bu durum okurda büyük bir heyecana neden olur. Tüm bu olaylar içerisinde göz ardı edilmemesi gereken bir kadın karakterimiz vardır: Ophelia.
Kusursuz güzelliğiyle oldukça dikkat çeken kadın karakterimiz yirmi sahnenin sadece beşinde yer almasına rağmen birçok sanatçının, tiyatrocunun ve yazarın ilgi odağı olmuştur. Güzel kadın Ophelia neredeyse Prens Hamlet’ten daha önemli hale gelmiştir. Onlarca ressam Ophelia’nın resimlerini çizer, birçok sanatçı onu heykellerde yaşatmak ister ve çoğu yazarımız onu yeniden kurgular. Kısacası Ophelia 400 yıllık edebiyat tarihinde herkesin gözünün üzerinde olduğu en önemli kadın karakterimizdir.
Peki nedir bu güzel kadının hikayesi?
Hamlet’e aşık olan bu güzel kadın melankolik bir yapıya sahiptir. Hikayede babasının Hamlet tarafından öldürülmesinin ardından aklı dengesini yitiren Ophelia, boğularak ölür. Çiçek toplamak için gittiği ırmak kenarında çiçek toplarken suya düşmesi sonucu elindeki çiçeklerle beraber su yüzeyinde sürüklenerek boğulur. Ophelia karakteri oyun boyunca üç ruh durumuyla özetlenmiştir.
Birincisinde, abisi Laertes güzel kadınımıza namusunu koruması gerektiğini ve kimsenin bağlılığına inanmaması gerektiğini söyleyerek onun duygularına baskı uygular. Ophelia ise bu düzene uyum sağlayarak abisine boyun eğer. Fakat Hamlet, güzel kadınımız Ophelia’ya mektuplar yazarak aklını çeler ve Ophelia’yı kendine aşık eder.
Ophelia ikinci görünümünde, Hamlet’e tertemiz bir şekilde aşkını sunan, aşık ve tutkulu bir kadın olarak çıkar karşımıza. Fakat bu aşk ne yazık ki karşılıksızdır. Ophelia’ya mektuplar yazan Hamlet onu birden geri çevirerek Ophelia’nın aklının karışmasına neden olur. Aslında onu hiç sevmediğini söyler, dalga geçer ve aşağılayıcı tavrıyla birlikte onu bayağı bir kadın olarak gösterir. Bu durum ise güzel kadınımızın yıkımının başlangıcı olarak tabir edilir.
Ophelia üçüncü görünümünde, yıkımının ve melankolik tavrının getirdiği kasvetle birlikte deliliğe sürüklenmiş bir şekilde çıkar karşımıza. Zihni karmaşıklığın ve yanılmışlığın verdiği duyguyla birlikte hiçliğe sürüklenir ve çiçek toplamak için gittiği ırmak kenarında çiçek toplarken suya düşer ve su yüzeyinde elindeki çiçeklerle beraber boğularak ölür. Ophelia’nın aşkı ve tutkusu onu deliliğe ardından da ölüme sürükleyerek yaşamına son vermiştir.
John Everett Millais’in muhteşem eserine bakacak olursak eğer, Ophelia su yüzeyinde etrafına çiçekler saçılmış bir şekilde görünüyor. Ophelia’nın elinde varlığını yitiren rengarenk her bir çiçeğin ayrı bir anlamı bulunurken, güzel kadınımızın elbisesindeki işlemeler de oldukça dikkat çekiyor. Tabloda su yüzeyindeki kırmızı gelincikler uyku ve ölümün birer temsilidir. Kusursuz güzelliğin ardındaki masumiyet su yüzeyine dağılmış her bir çiçeğin rengarenk birer yansımasıdır. Doğanın muhteşem bir şekilde resmedildiği bu tablo gerçekliğin her bir detayının izlerini bizlere belirgin bir şekilde sunuyor.
Oyunun üzerinden 400 yıl geçmiş olmasına rağmen Ophelia varlığını hala bizlere hissettiriyor. Onlarca yazarın eserine konuk olan, heykeltraşların onun varlığını koruduğu ve yaşattırmaya devam ettiği, söylenen şarkıların Ophelia’nın adıyla yankı bulduğu ve filmlerde görünüşünün resmedildiği onlarca karakterimiz Ophelia’yı unutturmamak ve yaşattırmak istiyor.
Belki de kadının sesinin günümüzde bastırılıp susturulması hala güncelliğini koruyan bir konu olduğundan olsa gerek, Ophelia konuşulmaya devam ediliyor.
Ya da toplumda sesini bulamadığı için masumiyetiyle cezalandırılan ve sessizce, kimsesizce yitip giden onlarca kadının sesi oluyordur belki de…
“Ve Ophelia düşmüş bütün çiçekleriyle
Gözyaşları içine ırmağın.
Etekleri açılıp yayılmış da sulara
Bir süre kalmış ırmağın üzerinde deniz kızı gibi.”