Hayallerimize bir baktığımızda aslında kocaman bir “kurtarıcı aranıyor ” yazdığını fark edeceksiniz .Hatta masallarda bile hep bir kurtarıcı vardır . Nedendir bilinmez Rapunzel saçlarını uzatıp prensle kalabilecek güce sahiptir ama hiç tek başına kaçmayı düşünmez ; uyuyan güzel derin bir uykuya dalıp uyandıtalamadığında kimse acaba bu kız komaya mı girdi diye düşünmez ? Ve boğazında kalan zehirli elma yüzünden ölümün pençesinde kalan Pamuk Prenses ‘i bir öpücük kurtarır , Heimlih Manevrası yapılmaz yani (!) Veya Alaaddin’in sihirli lambası tüm isteklerimizi yerine getirecek bir köle. Evet ,evet istediğimiz sanırım bir kurtarıcıdan çok bir köle . Her istediğimizi yapacak olan bir köle! Peki neden biz bu kadar çok masallara inandık? Oysaki bizim efsanelerimiz de vardı,yazılmış yahut yazılmamış efsanelerimiz . Doğar doğmaz kendi ayaklarının üzerinde yürümeye başlayan bebekler mesela. Ya biz ? Hala kendi ayakları üzerinde durmayan belki de başkasına yük olmayı tercih eden bizler … Gerçekten hâlâ bir kurtarıcı mı bekliyorsunuz ? Bir araştırmada toprağın altına , bazı böceklerin yumurtasını bıraktığı daha doğrusu sakladığı fark edildi . Böceklerin toprağın altında savunmasız kalmamaları için yumurtalarını etrafı zehirli bir saygıyla kaplıydı. Eğer vakti geldiğinde kendileri yumurtayı içerden kırarsa bir zarar görmeyeceklerdi .Ama eğer yumurta dışarıdan kırılırsa içindeki böceğin ölümüne sebeb olacak ve kırana da zarar verecekti ,kıran kişi bunu”yardım etmek için ” yapmış olsa bile!
Laf-ı güzar etmeye lüzum yok :
“Ya kabuğunuzu kırıp kurtalacaksınız”
“Ya da o kabuğu başkaları kıracak ve siz bir bilinmezlikte boğulacaksınız “