Kum Saatinin Kumlarından Vedama Bir Teselli

Kaynak belirtilmedi

Kum saatinin kumları günden güne hızlanıyor. Bilmiyorum farkında mısın zeyreğim.

Az kaldı vaktimiz, bu gidişle vedayı es geçeceğiz. Rüzgârıyla nam salmış manidar şehri, birbirimizden habersiz terk edeceğiz. Çıkılacak yollarda koltuğumuz hep tek kişilik olacak belki ama o yolu başka bir evrende, biz hep birlikte seyredeceğiz.

Bu evrende de isterdim ama. Seni.

Dizlerime yatırmayı çok isterdim başını. Dokunmadan öylece seyrederdim o güzelim saçlarını. Onca yolu bir başıma çekecek olman, olmam, öyle yakıyor ki canımı. 

Yan koltuğunda senin olmadığın hiçbir yolculukta ben varıştan çok sevemem yolu.

Anca sen olacaksın yanımda, o zaman nutkumun tutulduğuyla çıktığım yollara da tutulacağım işte. 

Saatlerce gelişigüzel sohbet edip anlamsız kahkahalar patlatacağız, bir yerde tutamayacağım kendimi ve elinle ağzımı kapatacaksın zeyreğim, fayda etmeyecek tabii, bu sefer de sen kahkahalar patlatacaksın, ben seni sakinleştirmeye çalışacağım, derken bu yol boyu ara ara bu şekilde devam edecek.

Kim bilir kaç defa gökyüzünü izlerken uykuya dalacaksın da gül yüzünü izlemeye ölsem de doyamayacağım.

Kim bilir omuzlarımdaki tüm yükleri alıp başını yaslayacaksın hepsinin yerine.

Kim bilir daha kaç defa kendine hayran hayran baktırtacak, 23’lük delikanlıyı 13’lük hergele gibi davrandırtacaksın milletin içinde.

Ve kim bilir şu an kurduğum hayalleri kiminle yaşayacaksın.

Biz, biz olamadan ayrılmışız zeyreğim, şimdi söylesene bana, kalbimdeki hangi hüküm unutturur bana, hiç uğramamış olsan da her noktasında izlerinin oluşunu?

Bundan sonra sevmeye çalışıp da soğuyacağım insanlara hiç mi hiç söylemeyeceğim nedenimsin.

Şairlerin aşka küsme nedenleri olduğunu söyleyip dururdu eski öğretmenlerim.

Derlerdi ki bir insanı aşktan soğutup, farklı yönden kazandıran bazı şeyler olurmuş, sonra o şair, eline kalemi bir kerelik diye alırmış, sigaradan daha beter olur, tüm mürekkep parmaklarına bulaşırmış zeyreğim, kopamazlarmış ihtimalleri karalayıp durmaktan.

Yazıp silmelere de doyamazlarmış imkânsız aşklarını kara kaplılara.

Kara sevda terimi de oradan mı geliyor acaba?

Kalbiyle kalemi arasında bağ kuran insanların muhakkak koyu renkli bir defteri oluyor, gözleri köşe başlarını arıyor, o defterlere döküyorlar, bir insana döküldüğünde “geçer” denilen, oysa hayatı boyunca onları takip eden ukdelerini.

Sonra ne oluyor biliyor musunuz? Yine geçmiyor.

E tabi ameliyat sonrası insanın iyileşmesi de zaman alır.

Hele ki cerrahımız, namıdiğer sevdiceği, hastasının göğsüne elindeki neşteri, gün aşırı sürüyorsa o insanın yarasının bu denli kolay iyileşmesi beklenemez.

Kararan hava, kanayan yara, kanatan yâr, yarayı saracak olansa, varsa bir yolu kavuşmalar, yoksa elde bir sigara, masadaysa bir küllük ve kara kaplıyla geçirilecek olan buruk bir akşam.

Ah be zeyreğim, gönül defterime yazmaya niyetliydim seni, hangi ara oldun ki kara kaplımın vazgeçilmezi.

Böyle geçecekmiş demek kum saatinin son destesi.

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Demokrasi-Otokrasi Dengesi
Sonraki
Ikigai ve Seslenişim

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.