#Kulak Verin Çocukların Çığlığına#

#Kulak Verin Çocukların Çığlığına #

Güneşli perşembe sabahında, okulumuzun denize bakan bahçe kapısından içeri girdiğimizde,sagında futbol sahası büyüklüğünde yeşil alanın tam ortasında elli öğrenciyi, merikekliğinin palazlarını (yavru keklik) koruması gibi gölgesiyle öğrencileri güneşten koruyan devasa çınar ağacını.Solunda öğrencilerimizin futbol sahası ve kenarlarında begonvil çiçeğini, çam ve çınar ağacını: İlerledigimizde önümüze iki yan tarafta düz bir alanla karşılaşırsınız.     Bu alanda basketbol, voleybol alanı ayrıca banklar,kamelyalar bizi karşılar.Devam edince bize göre solda kalan Atatürk büstünün sağından basamakları çıktıktan sonra önünde çok geniş balkon girişi olan dört katlı ve bin öğrencisi olan okulumuza giriş yaparsınız.Bahçe nöbetimi gerçekleştirirken: Kale gibi yüksekte olan balkondan,. okulumuzun bahçesinde öğrencileri uzaktan gözlemledim.İkili guruplar halinde sohbet ederek yürüyenler,beden dersinin devamında voleybol oynuyanlar, oynayanları izleyenler:Koşanlar, yalnız düşünenler,futbol oynayanlar,birbirine el şakası yapanlar.Evet Kimbilir.Gelecekte nasıl bir birey olacaklar.Çok büyük heyecan ve umut dolular, hepsinin bir hayali olacak.İçinde bulunduğu şartlar acaba onları nasıl şekillendirecek?      Merdivenden inen çıkan öğrencileri, teker teker inceliyorum.Derin düşüncelere dalıyorum.Birey olarak bizler yanlış tutum içerisindeyiz.Kendi limanlarını oluşturmayı, pınarlarının gözlerini açık tutmayı öğretememişiz.İç dünyamızda başaramadıgımız özgürlüğü, çocuklarımızın üzerinden yaşamaya çalışıyoruz.Başarmamız kesinlikle mümkün degil.Aslında kısaca şunu yapıyoruz.Hayatımızda cesaret edip başaramadıgımız duygu,ideal,hobilerimizi çocuklarımız üzerinden başarmaya çalışıyoruz.Çocuklarımız üzerinden başarmaya çalışarak, aslında kendimizi ruhen rahatlatmanın peşindeyiz.     Kendimizin başarılı olamadığı sınavlardan,çocugumuz iyi puan aldığında sınavlarda dereceye girdiğinde,bunu çevremize ballandıra ballandıra anlatırız.     Veli toplantılarında çocugumuz başarılı ise diger velilere yüksekten bakarak özellikle başarı konularını konuşmalarını ön plana çıkarırız.Bunun tersinde öğrencimiz başarısız ise ebeveynleri olarak, konunun başarıya gelmesini hiç istemeyiz.Komplekse gireriz.Aslında çocuklarımızı yarış atı gibi bilinçsizce yarıştırma modundayız.Bu kargaşada çocuklarımızın kişiliğini, duygusal gelişimini,hayallerini dikkate almayız.Alsak bile ön planda olan akademik başarıdır bizim için.Bizler çocuklarımıza zaman ayırmıyoruz.Onların kararlarını hesaba hiç katmıyoruz.Acaba çocuğumuz bugün okula gitmek,ders çalışmak istemiyorsa tepkimiz nedir? kesinlikle red.Şu saatte derse oturup,şu kadar soru çözmen lazım. Bunu yaparken kendimize hiç soru soruyormuyuz.Bugün okulda çocuğumu üzen bir durum var mı?çocuğum bugün neyi yaşamak istedide yapamadı;çocugum şu an neyi yapmak istiyor? yemek saatinde yemek canı istiyor mu?Çocugumun arkadaşları baskı altına alıyorlar mı? Ekonomik durumu iyi degilse küçümsüyorlar mı? iyi ise acaba Çocuğumu bagımlılık tuzagına çekmek isteyenler var mı?.Çok benciliz çok.     Sadece kendi egolarımızı tatmin etmek için çocuklarımızı harcıyoruz.    Çocuklarımızın duygusal gelişimini saglayamadıgımız için hayallerinide yok ediyoruz.Hani bir deyim var”Armut dibine düşer” Çocuklarımızın evde göremediği ilgiyi  öğretmenlerin dikkatini çekmek amacıyla sürekli bak öğretmenim bu nasıl olmuş.Cevabını bildigi bütün soruları sorması sizce neyin göstergesi.Bence evde yeterince çocugumuzun duygularını paylaşılmıyoruz.Küçüklügümüzde kendimize çamurdan oyuncaklar yapardık,aslında oyuncaklara duygularımızı katardık ve duygusal yönlerimizi geliştirirdik,ip atlayıp,telden arabalar yalpar, topaç çevirir, misket,birdir bir, yakar top oynardık.

Çok mutlu oldugumuzu yaşayarak öğrenmedik mi?İlkokulda çamurda kayarak buz pateni oynardık,çamuru daha iyi kayganlaştırmak adına çamura resmen işerdik ;çamurda tıp oynardık,      Papatyanın yaprağını tektek kopararak seviyor sevmiyor yapardık,çelik çomak oynardık,köşe kapmaca saklambaç oynardık.Soruyorum çocuklarımız bunun kaçını yapabiliyor?Anne-babaların çocukları nasıl duygusuzlaltırdığı ve çocukların yaşayarak öğrenmesini engellediği,çocukların ebeveynlerini bize şikayet etmelerini sürekli yaşıyoruz.      Öğrencilerimle bagım çok kuvvetli.  Düşüncelerini bana rahatlıkla ifade ediyorlar.Sude isimli öğrencim, söz alarak, öğretmenim annemden şikayetçiyim dedi  Bende neden diye sordum.Sizce ne sorabilir? Annesinin iki yıldır lunaparka götürme sözü verdiğini,halen sözünü tutmadığını söyledi.Bende aynı anda annesini arayarak neden böyle bir davranışta bulundugunu sözlerini yerine getirmediğini sordum.Cevap çok basitti.    Önemsememek.Çocukları anlayamamak.  Telefon görüşmesinden sonra sude lunaparka gitti ve gözleri ışıldadı.Çünkü sudeye öğretmeni deger vermiş, geçte olsa annesiden deger görmüştü.     Günümüzde egitim meslek sahibi olmakla eşdeğer görülüyor.Oysaki bizim dönemimizde en azından üniversiteyi iş bulma yolu olarak görürdük.Bu beklenti ortaokul hatta maalesef ki ilkokula kadar indi.Bu toplumun egitime bakış açısının çok gerilediğini gösteriyor.Egitim bir iş bulma aracı degil. Kişinin mutlu olacagı ve kendini geliştirebilecegi kurum olarak görebiliyor uyuz?Bizler çocuklarımızın sevgi pınarlarının gözlerini en başta önüne set çekerek  kendi limanlarını yapmalarına fırsat veriyormuyuz?Anı ve olayları tatlı bir şekilde hatırlıyorsunuz?.Ancak hayatı ders olanlar öğrencilik yıllarında yüksek notlarını hatırlıyor ama buda yüregine melhem olmuyor.Otuz altı yıldır baglantımız olmayan lise arkadaşlarımızla iki ay önce watsap gurubunda eksiksiz bir şekilde baglantı kurduk.Çok özlemişiz.     O günün sıcaklıgını hiç kaybetmemişiz.    Anılar paylaşılıyor ve sohbetler. Keşke yaramazlık yapsaydık,keşke bazen okulu assaydık serzenişleri çok oldu.Ama Ben çok haylaz bir öğrenci olarak o günleri yaşamıştım.Keşkelerin olmaması için bizler çocukların duygusal gelişmelerini önemsiyormuyuz.Her birey son tahlilde ekmek sahibi olabiliyor.Ama önemli olan mutlu ve saglıklı bir insan olması.    Topraga serpilen tohumlar gibiler.Kiminin şartları uygun olacak saglıklı çimlenmeyle zamanı gelince topragın yüzeyine,ben herşeye hazırım,limanımı kendim yaptım diyecek,kimi aile şartları, ekonomik durum ve sosyal çevresindeki olumsuzluklar gibi topragın derinlerine atılacak ve topragın yüzeyine inadına çıkarak,en saglam limanı yapmış olacak.Ben bu şartlarda mücadele ederek yeşermeyi başarabildiysem,bu tohumların mutlaka diger tohumlara aşılanıp daha güçlü ve bol ürün saglanması adına tarlaya bir yıl sonra bu tohumların topraga serpilmesi gerektiğini düşünecek.Kimi tohumlarda topragın derinliklerinde kalarak, yüzeye çıkma mücadelesi ve cesareti olmadığından dolayı altta çürümeye yüz tutacak ve yok olacak,kendi limanını asla yapamayacak ve fırtınalarına dayanamayıp gemisini batıracak.Yani evrim teorisindeki dogal seleksiyona ugruyacak.

Limanınız Saglam;Pınarınızın gözleri sonuna kadar açık olsun.

İki çocuk babası ve aktif çalışan, yılların tecrübesi bir öğretmen olarak yazıyorum.              Mutlu ve huzurlu kalın.

Her alanda meraklı. Hobilerle dolu hümanist
Subscribe
Bildir
1 Yorum
Beğenilenler
En Yeniler Eskiler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
Günlüğümün Derdi
Sonraki
Hayat Felsefesi

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.