Dışarıda kötü bir dünya var, evet. Canımızı sıkan, üzen, karamsarlaştıran olaylar
. Ne dünyanın ne de ülkenin geleceğinden yana umutlu olmadığımız günler oluyor. Yeni neslin nasıl bir yaşam süreceğini düşünerek kaygı duyuyor, huzurlu ve mutlu olamıyoruz.
Vatandaş ve sorumlu bireyler olarak çevre ve toplum için elimizden geleni yapıyor, doğayı koruyor, geri dönüşümlü ürünleri ait oldukları kumbaralara atıp, hayvanlara ve bitkilere iyi davranıyor, onları koruyorsanız, kendi yaşamınızın idaresini sıkıntı yaşamadan yapabiliyorsanız ne mutlu size! İdeal bir birey olduğunuz için sizi kutlamak lazım.
Bu zamanda mutlu olabilmek için kendi küçük dünyanızda mutlu olmaya bakın. Kapatın kapılarınızı dışarıdaki kötü seslere, kötü olaylara, kötü konulara. Nasılsa ulaşamadığınız, kararınızın sorulmadığı, kendinizi paralasanız da değiştiremeyeceğiniz gerçekler konusunda çaresizsiniz. Elden gelen, yapılabilecek bir şeyin olmadığı zamanlarda huzurumuzu evde arasak? Kendi küçük dünyamız orası. Evimiz, odamız. Her şey bildik, her şey tanıdık. Yabancı olan bir şey yok. Kötü sesler, sevimsiz olaylar, sevmediğiniz insanlar yok.
Kapatın gözlerinizi. Ruhunuzu dinlendirecek bir müzik açın. Uzanın yatağa veya kanepeye. Bir çay koyun kendinize. Pahalı değil, ucuz ama büyük mutluluklar bunlar. Açsanız bir simit ile mutlu olmayı deneyin. Az da mutluluk verebilir. Az, hiçten iyidir. Unutmayın! Az varsa mutlu olmak için neden de vardır. Şükredin. Bunu da bulamayan ya da yemek isteyip de yiyip, yutamayan hastalar da var.
Hastanede değil ve evinizdeki güvenli ortamınızdaysanız çok da fazla bir şey istemeyin. Kalkıp mutfaktan alabileceğiniz birkaç lokma yiyeceğiniz ve sizi açıkta bırakmayan giysileriniz ve bir çatınız varsa ne mutlu size. Çok da fazla bir şey istemeyin. İsteklerinizin sonunu belirleyin. Sınırsız istek, varılmayan mutluluk ve çok da huzursuzluk demektir.
Sağlıcakla yatın. Sağlıcakla kalkın. Sevdiklerinizle..
BOŞVER adlı kitabımdan alıntı.