Çin, Doğu Türkistan’da toplama kampları kurdu. Burada bizim soydaşlarımız tutuluyor. Bildiğiniz Nazi toplama kampları. Çin, bu toplama kamplarını “Eğitim Merkezi” olarak adlandırıyor.Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise İnsanlık dışı uygulamaların olduğu, ağır işkencelerin yaşandığı, bu işkencelere dayanamayıp bir çok soydaşımızın öldüğü, bu kamplardan sağ çıkanların ise sakat kaldığı bu yerleri Türkiye’deki Köy Enstitüleri”ne benzetmesi çok vahim bir olay.
Perinçek kamplarla ilgili; bir televizyon programında ”Aynı bizim köy enstitüleri gibi meslek öğreten, Çince öğreten, eğitim yapan kamplar” diye konuşmuştu.
Türkiye’de köy enstitüleri ezberciliği reddeden hayatın gerçek problemlerini öğrenmeyi ve özgür, aktif yurttaşlar yetiştirmeyi hedefleyen eğitim kurumlarıydı. Perinçekin savunduğu Çinin toplama kamplarıyla uzaktan yakından ilgisi yoktur.Çinin Toplama kampları gardiyanların,askerlerin görevli olduğu vahşet cinayet gulaglarıdır.
Peki Perinçek bu kamplara kapatılan Üniversite hocaları,sporcular,işadamları,din adamları vs, meslek gruplarının hepsi Çince biliyor, bu insanlar hepsi mesleklerinde kariyer sahibi kimseler Peki neyin eğitimi veriliyor?
Çoğunlukla herhangi bir mahkemede yargılanmayan ve çoğuna bir suç dahi isnat edilmeyen masum insanlar için inşa edilen ve her geçen gün genişletilen bu hapishaneler, Nazi toplama kampları ya da Sovyet Gulagları uygulamalarını hatırlatmaktadır. Evlerinden, yurtlarından, eş ve çocuklarından zorla koparılan insanların sayısı her geçen gün artarken uygulanan işkence ve zulümler neticesinde de binlerce insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Birçok aileye akrabalarının naaşı teslim edilmiş, ancak ölüm nedenleri hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır.
PERİNÇEKİN TÜRKİYEDEKİ EĞİTİM ENSİTÜSÜNE BENZETTİĞİ ÇİNİN NAZİ KAMPLARI YENİ NESİL GULAGLARDIR
Nazi Almanya’sı toplama kampları, Sovyet Gulagları, Pol Pot’un ölüm tarlaları ve Bosna soykırımı… Bunlar 20. yüzyılda dünyada toplama kamplarının en uç örneklerinin sergilendiği birbirinden vahşi olaylar olarak tarihe geçen insanlık suçları. Buralarda tutulup katledilen insanlar, devletlerin düşman kabul ettiği sivillerdi ve bu suçsuz insanların çoğu zorla çalıştırılmanın yanı sıra bilinçli bir şekilde asimilasyona ve soykırıma uğradılar. Şüphesiz, kitlesel toplama kampları Nazilerle başlamadı veya bitmedi Çinin Hitler’in toplama kamplarının ve Stalin’in toplama kampları olan gulagların yerini Çin’in işgal ettiği Doğu Türkistan ,Tibet ve İç Moğolistanda “laogai”ler almıştır.
Çin’in uzun bir kamp geçmişi bulunmaktadır. 1950’li yıllarda Mao tarafından başlatılan politik “yeniden eğitim” programı dünyanın en kapsamlı gulag ağlarından biridir ve milyonlarca insanın açlık ve yoksulluktan ölümüyle neticelenmiştir.Ancak yeni açılan Çin kampları biraz daha farklıdır. Birincisi, Doğu Türkistan kampları, küresel endüstrinin lider firmaları tarafından sağlanan son teknoloji dijital gözetleme yöntemleri ile desteklenmektedir. Devlet tarafından işletilen bir savunma sanayii üreticisi firma tarafından geliştirilen ve askerî siber sistemleri uygulamak için tasarlanmış CCTV kamera ağı, Çin’de sivil kamu güvenliğine entegre edilmiş durumdadır. Bu sistem, insanları takip etmek ve “olası suçluları” tahmin etmek için davranışları analiz etmektedir.
Çin faşizminin nazist temelleri tarihsel köklere dayanır.Uygurların en az 2.000 yıldır Çin (Han) ile komşu olduğu görülmektedir. Sarı Nehir’in küçük bir ovasında kurulan Çin, tarih boyunca kendine komşu olan etnik grupları asimle ederek büyümüştür. Çinliler, savunageldikleri Konfüçyüs felsefesinin kurmak istediği anlayışın tersine, sınıflı bir toplum oluşturmuş ve 260 seneyi aşkın bir süredir Doğu Türkistan’da da açıkça görüldüğü üzere, Han milleti dışındaki diğer etnik, kültürel ve inanç gruplarını kendilerinden aşağı görmüşlerdir. Müstemlekeci bir medeniyet algısına sahip Han hâkimiyetinin büyümesindeki temel unsur her zaman asimilasyon olmuştur. Bu anlayışın bir tezahürü olarak Mao Zedung, Doğu Türkistan için “Çin’in 2.000 yıllık toprağıdır.” diyerek Çin Kızıl faşizminin ırkçı yönünü savunmuştur.!
ÇİNİN NAZİ KAMPLARINI KURMA NİYETİNDEKİ NAZİST GEREKÇELER
Şu bir gerçektir ki Çin’in Uygur Müslümanlara yönelik gerçekleştirdiği tutuklamaların çoğu keyfî gerekçelere dayanmaktadır. Çin, tutuklamaları suçu önceden önleme prensibi(!) çerçevesinde gerçekleştirdiğini söylerken, yapılan incelemeler bunu doğrulamakta ve toplama kamplarına alınan Uygurların tamamına yakınının aslında hiçbir suç işlemediği anlaşılmaktadır.Ayrıca Uygur Özerk Bölgesi Dış İlişkiler Sorumlusu Zhang Zhisheng de “Bazı insanlar, cinayet işlemeden dahi katil olabilme potansiyeli gösterirler. Sizce suç işlemelerini beklemeli miyiz? Yoksa bu olmadan engellemeli miyiz?” diyerek dolaylı yoldan bu durumu itiraf etmektedir. Benzer şekilde Uygur özerk Bölgesi Propaganda Bürosu yetkilisi Şu Guişiang da şöyle bir argüman kullanmaktadır: “Bizim buradaki amacımız, suç işleme sınırına gelmiş birini alarak, onu yasalara uyan biri olarak topluma geri kazandırmaktır!”Oysa bu şekilde uluslararası hukukun en temel kurallarından biri olan “masumiyet karinesi” ilkesi, yani kişinin suç işlediği ispatlanana kadar suçsuz kabul edilmesi ilkesi tamamen yok sayılmaktadır.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 2014 yılındaki Doğu Türkistan ziyaretinde, “aşırı dincilik zehri” ile ilgili uyarıda bulunup radikal İslamcılığın(!) ortadan kaldırılması için bu baskı siyasetinin uygulanması gerektiğini savunarak keyfî tutuklamalara zemin hazırlamıştır. Yayımlanan raporlarda, bölgede yapılan tutuklamaların Uygur halkının yararı için olduğu ifade edilerek 75 farklı aşırıcılık belirtisi sıralanmış ve insanlardan bu belirtilerden birini dahi sergileyen kişileri ihbar etmeleri istenmiştir. 2015’te yapılan çalışma toplantısında dönemin ÇKP Sekreteri Zhang Chunxian’ın, “vuran elin ve eğitim elinin sert olması gerektiği” şeklindeki sözleri, âdeta kurulacak toplama kamplarının temel mantığını ele vermiştir.
Keyfî tutuklamalar, 2016 yılında bölgeye atanan Doğu Türkistan(Uygur özerk Bölgesi)ÇKP Sekreteri Chen Quanguo’la birlikte artış göstermiştir. Quanguo, Doğu Türkistan’da güvenlik önlemlerini arttırarak bölge yetkililerine “toplanması gereken herkesi toplayın” talimatı vermiştir.Devlet Başkanı Xi Jinping’in toplama kampları ile ilgili yayınladığı 403 sayfalık yönergenin ana fikri de “asla merhamet etmeyin”dir.Bu amaçla bir dizi hazırlık yapılmıştır. Chen’in atanmasından önceki dönemin yöneticisi olan selefleri; 5 Temmuz 2009 olaylarına yanıt olarak polis ve diğer güvenlik görevlilerinin işe alımını büyük ölçüde artırmıştır. 2003-2008 yılları arasında yaklaşık 5.800 polis alınırken bu rakam 2009 ile Temmuz 2016 arasında önemli bir artışla yaklaşık 40.000’e yükselmiştir. 2016 yılı Ağustos ayında Chen Quanguo’nun bölgeye atanmasıyla birlikte Temmuz 2017’ye kadar, bir yıldan kısa bir sürede, 90.866 polis alımı yapılmıştır. Bu yoğun güvenlik personeli alımları, yeni kurulan 7.500 civarı polis karakolu için gerekli olan polis yardımcılarının istihdamı sebebiyledir.
Çin işgalindeki Doğu Türkistan’da Uygurların toplama kamplarına gönderilmeleri için yeterli görülen 48 işaret aşağıda sıralanmıştır:
- Bir çadıra sahip olmak
- Başkalarına “yemin etme” demek
- Yurt dışına çıkmış olmak
- Yurt dışına çıkan birisiyle konuşmak
- Kaynak makinasına sahip olmak
- Başkalarına günah işlememesini söylemek
- Fazladan yiyeceğe sahip olmak
- Kahvaltıyı güneş doğmadan önce yapmak
- Yurt dışına çıkan birini tanımak
- Pusulaya sahip olmak
- Devlet görevlisiyle tartışmak
- Halk içinde Çin’in bazı ülkelerden daha zayıf olduğunu söylemek
- Birden fazla bıçağa sahip olmak
- Bölgedeki resmî görevliler hakkında şikâyet dilekçesi göndermek
- Çok çocuklu olmak
- Alkol kullanmaktan kaçınmak
- Resmî görevlilerin yatağında yatmasına, yemeğini yemesine ve evinde yaşamasına izin vermemek
- VPN’e (sanal özel ağ) sahip olmak
- Sigara kullanmaktan kaçınmak
- Kimliğini taşımamak
- WhatsApp uygulamasına sahip olmak
- Ebeveyni öldüğünde ağıt yakmak, halk içinde üzülmek veya üzüntülü davranmak
- Resmî görevlilerin DNA örneği almalarına izin vermemek
- Yurt dışında çekilmiş olan herhangi bir video izlemek
- Çin bayrağının bulunduğu yerde başörtüsü takmak
- 45 yaşının altındaki kadınların başörtü takması
- Camiye gitmek
- Namaz kılmak
- Oruç tutmak
- Dinî ders dinlemek
- Resmî görevlilerin retina taraması yapmalarına izin vermemek
- Resmî görevlilerin telefonundaki her şeyi yüklemesine izin vermemek
- Resmî görevlilere ses kaydı vermemek
- Okulda ana dilini kullanmak
- Ana dilini resmî dairelerde kullanmak
- Skype, WeChat gibi uygulamalarla yurt dışından birisi ile konuşmak
- Üzerinde Arapça harf bulunan giysi giymek
- Tam sakala sahip olmak
- Dinî semboller taşıyan kıyafet giymek
- Zorunlu propaganda sınıflarına katılmamak
- Zorunlu bayrak çekme törenine katılmamak
- Halk mücadelesi oturumlarına (siyasi rakiplerin halk tarafından küçük düşürülmesi) katılmamak
- Aile üyelerini ve kendisini halk mücadelesi oturumlarında kınamayı reddetmek
- Polis tarafından tutuklandığında intihar etmeye çalışmak
- Kamptayken intihar etmeye çalışmak
- Geleneksel cenaze töreni yapmak
- Karakolda kayıt yaptırmadan birçok aile üyesini evine davet etmek
- Yukarıda geçenlerin herhangi birisini yapmış bir aile üyesine sahip olmak
Çin kızıl Faşistlerinin kamplar hakkındaki aldatıcı terminolojisi, George Orwell’in ünlü 1984 adlı romanında tasvir ettiği ve asıl işi insanlara işkence etmek olan “Sevgi Bakanlığı”nı hatırlatmaktadır. Komünist totaliterliğin bu sahte terimlerine, hayatın her alanında rastlanır. Jean Pasqualini bu ilginç terminolojiyi aktarmaya şöyle devam etmektedir:
Çin’ İşgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’ da, Tibet ve iç Moğolistan’da halka yönelik orta çağ vahşet ve cehaletini çağrıştıran bir baskı politikası ile insanlık suçu işlemeye dolayısıyla “devlet terörü” estirmeye devam etmektedir. Bu gün terörle mücadele adına kıtadan kıtaya operasyonlar düzenleyen devletler, Doğu Türkistan’da, Tibet’te ve iç Moğolistan’da terör estiren Çin’ e de bir operasyon düzenleme cesaretini gösterebilecekler mi? bekliyoruz.
Proletarya Diktatörlüğü şimdilerde yerini Halkın Demokratik Diktatörlüğü denen Kapitalizm ve Han Çin Milliyetçiliği karışımı bir rejime bırakmıştır. Sanki bir diktatör demokrat olabilirmiş gibi. Ya da demokrasi, diktatörlüğü tolere edebilirmiş gibi. Bir insan ya biridir ya diğeri. İkisi birden olamaz! Terminoloji değişmiştir, ama hedefler hep aynıdır.
Türkiye’de Köy Enstitüleri bir toplama kampı değildi, yoksul Türk çocuklarının eğitim aldığı bir eğitim kurumlarıydı.Perinçekin kıyaslama yaptığı Çinin toplama kampları 21 .yüzyılın yüz karası vahşet ve soykırım kamplarıdır.
Kaynakça;
1) Tanay Yücel-Çin’in Doğu Türkistan’daki Toplama Kampları: Laogailer-https://www.uyghurcongress.org/tr/cinin-dogu-turkistandaki-toplama-kamplari-laogailer/
2)Doğu Perinçek, Çin medyasına manşet oldu!-https://www.yenicaggazetesi.com.tr/dogu-perincek-cin-medyasina-manset-oldu-263661h.htm