Okuyan okumayan herkese iyi ve mutlu günler dilerim sevgili dostlarım
Bugün sizinle çok sevdiğim bir türkünün hikayesini paylaşmak istedim. Çünkü biliyorum ki paylaşılan her şey çoğalır çoğalır ve bütün insanlığa ulaşabilir. Ben de bütün insanlığın dinlediği şaheserlerin asıl hikayelerini bilmeleri gerektiğini düşündüm. İzninize sığınarak hikayeyi anlatmaya başlıyorum, umarım beğenirsiniz.
Bu türkümüzün doğduğu yer güzel mi güzel Diyarbakır ilimizin küçük bir dağıdır; Kırklar Dağı. Küçük bir tepe gibi görünüyor ama bakmayın öyle göründüğüne, kim bilir içinde ne fırtınalar kopuyor.
Kırklar Dağı’nın eteklerinde kırklar adında küçük bir ziyaret yeri vardı hala da var. Çocuğu olmayan, hastalığına şifa arayan, paraya muhtaç olan, yani kısaca derdine çare arayan bu ziyaret yerine gelirdi. O zamanlarda zengin mi zengin olan Süryani bir ailenin ne yazık ki bütün uğraşlara rağmen çocuğu olmuyordu. Aslında gitmedikleri yer kalmamış yemedikleri içmedikleri şey kalmamış ama bir türlü çocukları olmamış. Bu nedenden dolayı da birbirini seven iki karı kocanın hiç mi hiç huzuru yokmuş. Para şan şöhret varmış ama onlar olsa ne yazar evinde bir çocuk cıvıltısı olmadıktan sonra..
Neyse ki bu Süryani ailenin seveni sayanı dostu çokmuş. Bir gün bu ailenin haline çok üzülen bir dostları kapıyı çalmış, Dicle nehrinin kıyısında bulunan kırklar dağının eteklerinde kırklar isminde ziyaret bulunduğunu oraya inanarak gidip Tanrı’ya dua ederlerse çocuk sahibi olabileceklerini söylemiş. Süryani ailenin bu durumlara hiç inançları yokmuş. E tabi kendileri Müslüman olmadıkları için bu öneriyi sunan dostlarını da bir güzel azarlamışlar. Ama eninde sonunda bu duruma muhtaç kalmışlar, elden başka ne gelebilir ki. 40 gün boyunca gece gündüz fark etmeksizin göz yaşları içinde ufacık dahi olsa bir umuda bağlanarak 40 kurban kesmişler. İnanması biraz zor ama tam 41. gün kadın bir kız çocuğuna gebe kalmış. Ee sevgili dostlarım mucize denilen şey gerçekten var demek ki. İnşallah mucizelere inanıyorsunuzdur, yoksa hayat düşünülünce gerçekten çok zor.
Çocukları olan Süryani ailemiz kızlarının her doğum gününde kızlarını Kırklar ziyaretine götürüp kurban keseceklerine dair Tanrıya söz vermişler. Bu arada kızlarının adını da ateş anlamına gelen Suzi ”Suzan” koymuşlar. Ama Allah var kızımız adı gibi erkeklerin kalbini de yakmış, güzeller güzeli bir genç kız olmuş. Suzimiz her doğum gününde en güzel kıyafetlerin giyip simsiyah saçlarını tarayıp Kırklar ziyaretine gidiyormuş. Ailesi de söz verdiği gibi her doğum gününde tanrıya bir kurban bağışlıyormuş.
Süryani ailemizin mahallesinde Müslüman ailelerimiz de oturuyormuş ve o Müslüman ailelerinin fakir bir yuvasında yakışıklı kelimesi yanında az kalacak Adil adında bir delikanlı varmış. Gel zaman git zaman güzeller güzeli Suzimiz ve fakir ama gururlu genç yakışıklı Adilimiz birbirlerine aşık olmuşlar.
Süryani ailemiz Suzimizin yine bir doğum gününde hizmetçilerle beraber kızlarını kurban kesmeye Kırklar Dağına yolcu etmişler. Bu fırsatı gören Adilimiz düşmüş Suzimizin peşine gitmişler gitmişler ve sonunda meşhur dağımıza ulaşmışlar. Birbirlerini onca zamandır arzulayan bu çiftimiz Kırklar Dağının eteklerinde nasıl olduysa birlikte olmuşlar.Bu birlikteliğe şahit olan Kırklar Dağı Suzi ve Adil’i cezalandırmak istemiş. Bunun üzerine güzeller güzeli Suzimiz Dicle nehrinde boğularak can vermiş.
Kör olasan Suzan Suzi
Suzan Suzi Suzan Suzi
Ziyaret çarptı bizi
Adil’i zaten cezalandırmaya gerek yok ki , sevdiği kadının aşkıyla aklını yitirmiş. Bu zamanda yaşasaydı eminim şuan evli ve 2 çocuğu vardı, hatta birinin adı da Suzandı.
Sevgiler 🙂