Kimin bacasından duman tüterse, köz almaya gidermiş komşular o evden. Neden? Diyeceksiniz. Ben de sormuştum nineme neden diye.
“Kibrit harcamamak için a gızım” demişti.
İlk okulda atasözlerinin ve deyimlerin açıklamasını yapardık.
Bir gün öğretmenimiz “komşu komşunun külüne muhtaçtır” cümlesinden anladıklarınızı söyleyin” diye sordu sınıfa.
İlk ben parmak kaldırdım. Söz verdi öğretmen.
“Öğretmenim o cümlenin doğrusu, komşu komşunun közüne muhtaçtır” dedim.
Dikkatini bana çeviren öğretmenim ” hayırdîr Emine, niçin değiştirdin sen bu ata sözünü?” Diye sordu.
“Değiştirmedim öğretmenim, doğrusu benim dediğim gibi. Ninem öyle söyledi” dedim kendimden emin bir şekilde.
“Peki o zaman, açıkla bize…neden komşu komşunun közüne muhtaçtır?”
Ninemden öğrenmiştim. Benim ninem hep doğruyu söylerdi. Her şeyi bilirdi.
“Kibrit harcamamak için, kimin önce bacası tüterse ondan köz alınırmış öğretmenim. Çünkü kibrit parayla satılıyormuş, herkesin parası yokmuş. Hem de kibrit satan dükkanlar da köyde değil uzak bir yerdeymiş” diye sıraladım cümlelerimi.
İstanbulda kim bilecek közü, külü..
Benden başkasından cevap gelmeyince öğretmenden kocaman bir aferim aldım.
“Peki o kül başka ne için kullanılıyormuş eskiden… onu da biliyor mu acaba ninen?” Deyince, öyle sevindim ki.
Bu sorunun cevabını da biliyordum. Ninem masal gibi anlatırdı yoksulluk yıllarını.
“A gızım esgiden sabun yokdu. Çamaşurlamızı kullü suynan yıkaduk. Yumuşacuk oludun o su. Hem de temüzledin kirli çamaşurları”
Ninemin kendi şivesiyle anlattığı şeyleri ben kendi İstanbul şivem ile aktardım öğretmene ve sınıfa.
İşte o günden sonra Kasımpaşa Cezayirli Gazi Hasan Paşa İlk okulunda dòrdüncü sınıfın farklı (gözde) öğrencisi olmuştum.
Köyümden İstanbula götürdüğüm bilgilerin ne kadar önemli olduğunu da o zaman öğrenmiştim.
EMİNE ÖZYOLDAŞ-5 Aralık 2020