58. Kütüphane Haftası, 28 Mart-3 Nisan tarihleri arasında kutlandı.
Kütüphane denilince…
Akla…
Doğal olarak “kitap” gelir.
Zaten kitap, kitaplık ve kütüphane gibi…
İnsanın ufkunu genişletebilecek…
Bir başka üçleme var mıdır?
Kitap demişken, kısaca kitabın tanımına bakarsak:
– Basılı veya yazılı kâğıt yapraklarının ciltli ya da ciltsiz olarak bir araya getirilmiş biçimine kitap denir.
Belki sıkıcı bir yazı olabilir. Ama kitabın tekil anlamda ve genel anlamda; yani bir bireyin ve toplumun gelişimindeki yerini sayfalarca yazarak belirtmeye gerek var mı?
Bugün Türkiye’deki “okuma tutumunu” ve vatandaşlarımızın boş vakit zamanları içerisinde tercihlerini nasıl kullandığını da biliyoruz.
Öte yandan insanlarımızın oturdukları yerlerden, kitabın önemi ve bir milletin kalkınmasındaki yeri üzerine methiyeler düzmesinin de pek bir anlamı yok.
Bir ülkede, zaten “okuma alışkanlığı” ve “boş zamanları değerlendirme” eylemlerinde bir zihin karışıklığı varsa ve insanlar dijitalleşmenin esiri olmuşsa, kitabı ihtiyaç olarak değil de geçici bir heves olarak telakki ediyorsa, dahası ne hikmetse kitap okumaya zaman tahsis edemiyorsa, böyle toplumlarda ne kalkınma ne de eğitim-kültür tabanlı bir ileriye gidiş söz konusu olabilir.
Kütüphane haftaları belki de toplumlara bir “farkındalık” kazandırma aktiviteleri olarak düzenleniyor ama yine ne hikmetse…
Bunun gerçekçi olarak sonuç merhalesini göremiyoruz.
Ama her şeye rağmen, yılmadan ve usanmadan kitabın misyonunu ve işlevini fiili anlamda “okuyarak” göstermeye devam edeceğiz.