“Ey o kurtlar yatağı, yere batası surlar! / Koruyamaz olun Atina’yı!” her tümcesiyle ateş püsküren, insana lanet eden yalnız doğayı, hayvanları üstün tutan Timon, Atina’nın önde gelenlerindendir. Eli bol beyefendisidir Atina’nın. Fakat gün gelip de parası suyunu çektiğinde ne yedirdiği içirdiği insanlar kalacaktır yanında ne de yakın dostu saydıkları. Böyle lüks içinde yaşayan bir bey de parasızlığı ve yalnız kalmayı tıpkı zenginliği gibi uçlarda yaşayacak ve ormana, insanlardan uzağa kaçacaktır.
Eser, William Shakespeare tarafından 1600’lü yılların başında yazılmıştır. (Tam tarihi bilinmemektedir.) Çeşitli kaynaklar bunun bir Shakespeare eseri olmadığını da savunur. Bunun en temel sebebinin ise eserin diğer Shakespeare eserleri kadar güçlü olmadığı kanısıdır. Bense bu kanıya inanmayan taraftayım. Öyle ki temelinde hepimiz insanız ve hata lüksümüz hayatın her yerinde mevcut.
Aslına bakarsanız bugün anlatacaklarımın bunlarla doğrudan bir alakası yok. Ben bugün buraya “Kim Bu Timon?” onu bulmaya geldim. Timon içinde yalnız öfkeyi ve mutluluğu barındıran bunların arasındaki duyguları hiçe sayarak yaşayan bir adam. O, koca malikanesinde mutlu olmayı doruklarına kadar yaşamış ancak bir mağara kovuğunda da öfke dozunu aşmış bir beyefendi. Peki Timon neden bunca duygu varken yalnızca bu ikisine yer veriyor hayatında? Nedeni çok basit: Ona bu hayatta yalnızca bu ikisini hissedebileceği bir alan tanınmış ve mutluyken ağlayabileceğini veya ağlarken bağırıp çağırabileceğini kimse söylememiş. Yani o duygularında kısır bir ruh!
Bizler de mekanikleşen dünya düzenimiz de fark etmeden birer Timon oluyoruz aslında. Yalnızca mutlu olmaya odaklanıyoruz asla ağlamak geçmiyor aklımızın ucundan hatta birçok defa konduramıyoruz bile kendimize! Bunun üzerine bazen sözler bile söyleyebiliyoruz. “Erkekler ağlamaz.” / “Kız gibi ağlama.” Diyerek. Ancak unuttuğumuz bir nokta var bizler her şeyden önce insanız. Doğuştan tutarsız varlıklarız. Duyduğumuz her duygu bizlere diğerinin armağanı. Satırlarımın sonuna gelirken kendinize şunu sormanızı istiyorum: Ben de bu hayat akışında mekanikleşerek birer Timon mu oluyorum, yoksa bir defa geldiğim bu hayatta duygularımı sere serpe mi yaşıyorum?