Sabrın törpüsü sabredilen unsur mu, yoksa sabredilen süre mi? Seç, beğen, al. Kırk satır mı, kırk katır mı gibi soru bu da…
Bir haftayı geçen bir süredir “Korono Savaşı”mızla ilgili bir kamu spotu dönüyor televizyon kanallarımızda.
“Keşke görebilseydik, o zaman korona virüsden kolayca kaçınabilirdik” diye başlıyor spot. Keşke sözcüğünün haricinde itirazım yok diyeceğim tam, kafama zaten içerik gayet masalsı olan kısıma takılıyor. Virüs bizim görebileceğimiz kadar büyük olsaydı, veya biz virüsü görebilecek kadar küçük olsaydık, kaçınabilir miydik acaba?
“Tedbiri elden bırakmayın, ev dışında mutlaka maske takın ve sosyal mesafeyi koruyun” diye devam ediyor. Söylenebilecek en ufak olumsuz eleştiri yok benim açımdan. Netlik, kısalık, gereklilik ve yeterlilik açısından % 99 olumlu (% 1 uyumsuzluk kaprisi, ölçülmemiş tahmini bir oran).
Geldik gene zurnanın o “ZART” dediği yere: “O zaman korona virüs de sizi göremez” diye bitiyor komu spotumuzun söylemi…
Hani seslendirenin sesinde binde birlik bir hiciv sezebilsem, ben de diyeceğim ki şakayı seven halkımıza bir virüs şakası yapmışlar.
Zannediyorum ki öyle yapmak istemişlerdir de, ben anlayamamışımdır. Yoksa hitap ettiği kamuyu devekuşuna benzeten kamu spotu olur mu hiç…
Yok yok tabi ki ben anlayamadım gene, bir türlü anlayamıyorum yahu…