Rüzgârı bayatlamış bir şehir düşünün. İçinizi eskisi kadar ürpertemeyen, sadeleşen, maziyi akıl havuzunda sonsuz bir özlem boşluğuna terk eden.
Ne gelir o anlarda elden?
Beyhude değil midir yapılmak istenilenler?
Donuk renkte saksıdaki soluk çiçeği sulamak geri getirir mi neşeyi?
Geçer mi bu günler sahi?
Geçer yahu elbet geçer. İş işten geçtikten sonra her şey gibi hissizliğin saltanatı da geçer de mesele, nasıl geçtiği.
Bazı geçişler var, kendinden sonra gelen her yeni yabancıya karşı barikatlar ören ve kimseyi gönül bahçesine yaklaştırmayan geçişler.
Öylelerinden uzak durmazsak bizim mevzu zor geçer.
Geçmişe maziyi yalnızca “demeyi” kesmeliyiz öncelikle, sonrası sonra gelmeli.
Tek bir aşamayı kat ettikten sonra hangi atlet, koçuna dönerek bitirdim dedi?
Elbette ki hiçbiri.
Ya da yalnızca akıl sağlığını halen daha tazelikle muhafaza etmiş olanlar, dimi?
Ötekileri ise bir sokak arasında çürümelere terk edildi. Zehrin kokusu öyle derinlerden geldi ki insanların tek seçeneği böylelerini kaderine bırakıp gitmekti. Kalıp çare olmak, yaşatmayı deneyemeyecek halde ağır yaralı bir hastaya umut olmak, cinayeti bizzat işleyen olmaktan bile beterdi.
Herkes bunu bilirdi. Bu ise ikinci plana terk edilen kavuşmaların genel arka plan hikâyesiydi. Senaristler zaman zaman diğer figüranlara hayli yer verdi, bazı filmlerin en güzel sahneleri söylenemeyen repliklerinde, buruşturulup çöp tenekelerine basket edilen kâğıt topların ardında gizliydi.
Unutulamayanları unutmayı ne kadar denersek deneyelim bir köşe başında içten yaralı halde anacağımızı bilerek yaşıyoruz hayatta. Yani bazı şeyleri unutmak yok. Sadece anıldıkları anlardan saklanmak var parkta oyununu oynayan küçük bir çocuk gibi.
Yeni limanlara yelken açmak da bir seçenektir mesela lakin kabuklar dışarıdan halen daha belirgin.
Hava dönmüyor değil mi eskiye? Esmiyor deli gibi.
Hikâyesi bitmeye durmuş bir yan rolün bu naçizane rüzgârı nedendir peki?
Kim ondan bir şey istedi?
Nedendir içinde sönmeye adım adım ilerleyen kasvetli havanın, gürültüden uzunca süre sonra dahi sezilen hisli rengi?
Bilemem ki önemli de değil, hiçbir şey eskisi gibi, rayında değil.
Bataklıkta çırpınırken hislerinin haritasını kaybeden birine sakın merhaba demeyin.