Kendi Hayatımın Direksiyonu-Bölüm 2

Kaynak belirtilmedi

Bembeyaz odaya gene güneş doğmuştu. Cehennem gibiydi burda ayık geçen günlerim. Yaşamak anlamsızlaşmıştı artık. Her gün sakinleştirici verdiklerinden alışmıştım sürekli uyumaya. Artık kafam güzeldi. Duvara bakıp gülüyordum. Deliydim ben ciddi manada. Düzelir miydim sizce? 

Babamın geldiği günden bu yana iki gün geçmişti. Kızların ilk aşkı babalarıdır derler ama benim asla öyle olmadı. Bu cümleyi babama kursam muhtemelen “Ne yaşattım ben sana yediğin önünde yemediğin arkanda, gezdirdim her şeyin var neye muhtaçsın?” adlı makalesini okurdu. Böyleydi çünkü benim babam. Kendine asla toz kondurmayan, her şeyi mükemmel yaptığını düşünen, ailesi için hep en doğru olanı yaptığını savunan bir p*zevenkti babam. 

Bense ona inat uğruna yaşayan kızıydım. Hiç sevmedim onu. Pardon sevemedim. Çünkü 20 sene boyunca onun beni sevmesi için çabaladım ama öyle olmadı. Benden nefret ederdi. Şimdi diyeceksiniz ki ‘insan kızından nefret eder mi?’ ediyor efendim ediyor. Evet anne/baba hem severde hem döverde hem söverde derler. Bilmiyorum söz böyle miydi? Ama haksız yere de hangi çocuk dayağı hak ederdi ki? 

Hikayem uzun, anlatması yorucu, dinlemesi nasıl bilmiyorum. Yaşamak bana ağır. Katlanması zor. 

*** 

Bendeniz Dolunay. 20 yaşındayım. Ankara’da üniversite okuyorum tasarım üzerine. Okuyamıyorum pardon. Babam yüzünden o da yarıda kaldı. Tıpkı başlayıp babamın ruhunun karaktersiz oluşu ile yarıda kalan hedef ve hayallerim gibi. Annem edebiyat öğretmeni, babam serbest meslek(daha çok şerefsizlik ile uğraşıyor), kardeşimse İzmir’de teyzemlerin yanında. Şuanda psikolojik tedavi görüyorum. İki ay olacak neredeyse. Erkek arkadaşım benim haberim olmadan benden ayrıldı muhtemelen. Yoksa iki aydır bir kez olsun uğrardı yanıma. Olsun elbet buradan çıkacaktım. 

*** 

Ben gene tavanla bakışırken orta yaşlarda bir hemşire odama gelip etrafı toplarken ;
– Hırkanı giyde biraz hava alalım. İki aydır burdasın sadece yatıyorsun doğru düzgün yemek bile yemedin. Bari oksijen al biraz. Belki iyi gelir hızlı toparlarsın. Camını açıyorum onuda kapattırıyorsun. Üzülüyorum kızım sen böyle yaptıkça. Daha yirmi yaşında eriyorsun günden güne, dedi. 

Dışarı çıktık beraber. O kadar kapalı odaya alışmıştım ki gözlerim gün ışığını yadırgamıştı. Biraz koluma girdi hemşire bahçede gezdik. Sonra banka oturmak istedim. Vay be dedim etrafa bakıp herkesin kankası vardı. O sırada iki gün önce kapı aralığında gördüğüm şahsiyeti merdivenlerden inerken gördüm yanında hemşiresiyle beraber. Bana el salladı. Bense ifadesizce bakıyordum. Yanıma geldi. 

-Merhaba ben Ferda. Sende meşhur Dolunaysın. Tanışmak bugüne nasipmiş memnun oldum, diyip elini uzattı. 

-Adımı nerden biliyorsun? 

-Hastanede bilmeyen yok. Odandasından çıkmayan kız olarak adlandırılıyorsun. 

Şaşırmıştım doğrusu. Normalde kimse tanımaz ya beni burada bu şekilde tanınmak tuhaftı. 

-Neden babana karşı bu kadar öfkelisin? 

Diyorum ya sevemedim işte öfkemde bitmiyor bitmeyecekde. Bitmesinde belki yaşama amacıma ulaşırdım bu öfkeyle.

Beni Sil
kooplog editörlerinin silinen yazıları kontrol edip, gerektiği takdirde hukuki süreçler için kullanmak üzere belirli süre sakladığı resmi hesaptır.
Subscribe
Bildir
0 Yorum
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör
Önceki
” Göz yaş döker, kalp teessür duyar.”
Sonraki
Ankara’da olaylı gece ..

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.