Orta Doğu Teknik Üniversitesini, TBMM’nin arkasındaki bir Atölye Binası ve birkaç barakadan, dünyanın en büyük ve çağdaş kampüslerinden biri hâline getiren efsanevi ODTÜ rektörü Kemal Kurdaş; Türkiye’de pek çok önemli görevde bulunmuş, Maliye Bakanlığı yapmıştır. Bu özel insanın bugün vefatının 8. yılında saygıyla anmak ve onu sizlere biraz olsun anlatmak istedim.
Barakadan Üniversiteye Bir Serüven
ODTÜ’yü barakadan üniversitene haline getirmesi serüvenini anlattığı ODTÜ Yıllarım adlı kitabına Hükümetten-Üniversiteye adlı bir bölümle başlamıştır. Bu bölüm içerisinde başkahramanları Kemal Kurdaş ve Amerikalı General William E. Riley olmak üzere, doğrudan veya dolaylı etkileriyle dönemin ABD Başkanı Eisenhower, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes, Başbakan Yardımcısı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın dâhil olduğu Kemal Kurdaş’ın eğitimci kişiliğini gözler önüne seren üç bölümlük bir hikâye var.
Birinci Perde: 1950’li Yıllarda Amerikalılarla Bir Çekişme
1955 yılı başlarında dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu o dönem Maliye Bakanlığı Hazine Genel Müdür Yardımcılığı yapan Kemal Kurdaş’ı aramış ve Amerikan Elçiliği Yardım Komisyonu ile yapacağı toplantıda Amerikalılardan yardım isteneceğini söyleyerek Kurdaş’ın da Maliye Bakanlığını temsilen toplantıya katılmasını istemiştir. Amerikalı heyeti haşlamaya hazırlanan Zorlu, 1950 seçimlerinden beri iktidar partisinin ekonomi politikalarını alenen eleştiren Kurdaş’ın toplantıda susup kendisine karşı çıkmamasını talep etmiştir. Kurdaş da Zorlu’nun da kendisine hücum etmemesini şart koşarak sessiz kalmayı kabul etmiştir.
Önerilen İçerik: Üç Kuşağın Bitmeyen Çatışması: X, Y ve Z Kuşakları ile Tanışın
Toplantıda Amerikan Türkiye Büyükelçisi Avra Warren, yardım talebine olumlu yaklaşıyor ama Türkiye’nin ekonomiyle ilgili tedbirler alması gerektiğini belirtiyor. Bu tedbirleri açıklamayı AID Başkanı Dayton ve Princeton Üniversitesi’nden gelen Prof. Gardner Patterson’a yapıyor. Dayton ve Prof. Patterson meramlarını anlatmaya başlamışken Fatin Rüştü Zorlu aniden araya girerek patlamıştır: “Biz bu lafları yıllardır dinliyoruz. Hiçbiri bir dünya görüşü taşımıyor; hepsi küçük bürokrat, dar maliyeci, kısır iktisatçıların birbirlerinden kopya ettikleri tedbirlerdir. Biz bunları yalnız sizden de dinlemiyoruz. Bizim bürokratlarımız da aynı.” eliyle Kurdaş’ı göstererek “Yıllardır bu da bize hep aynı tedbirleri, lafları tekrarlar durur. Değer vermeyiz.” diyor.
Bu lafın üzerine Kurdaş, Zorlu’nun kulağına eğilerek kendisine verdiği sözü hatırlatınca Zorlu bu sefer dönmüş Amerikalı heyete ve başka bir bomba patlatmıştır: “Bu bürokratları dinliyoruz, kabul etmiyoruz, sadece üzülüyoruz. Fakat, esas sıkıntımız sizin yüksek temsilcilerinizin de bizimle tıpkı bu bürokratlar gibi konuşmalarındandır. Niçin böyle oluyor? Çünkü siz bize gönderdiğiniz temsilcilerinizi devlet adamı eğitimi almış, tecrübesini geçirmiş şahsiyetler arasından seçmiyorsunuz. Becerisi sadece para kazanmak olan bir tüccarı, bir otelciyi (Dayton’ı kastediyor) bize üst temsilci yapıyorsunuz. Bize devlet adamı kalitesine erişmiş, o düzey ve tecrübede temsilciler yollayınız. Hükümetinize bu isteğimizi lütfen iletiniz.” Bu konuşma üzerine ortamda buz kesmiş ve Elçi Warren’ın, bu isteklerin iletileceğini söylemesi üzerine toplantı bitmiştir. Bu olaydan Amerikalılar Zorlu’nun talepleri doğrultusunda Dayton’ı görevden alıp yerine emekli General William Riley’yi getirmiştir.
Yine 1955 yılı sonlarında Başbakan Adnan Menderes, bir süre sonra yeniden kurduğu hükümete Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı almayınca 1955 kışındaki o olaylı toplantının tarafları tamamen sahneden çekilmiş olmuştur.
İkinci Perde: İlginç Bir Eğitim Programı
Bu bölümde Kurdaş, “Maliye Müfettişliğinde; Hazine Genel Müdür Yardımcılığımda geçirdiğim deneyimlerimin sonunda şu kanıya varmıştım…” diyerek şu sözleri kaleme almıştır:
“Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal hatta politik sıkıntılarının temelinde, 20. yüzyılın koşullarına uygun, bilim ve teknolojinin çağımızda eriştiği üst düzeylerde yetiştirilmiş bir insan gücüne sahip olmaması asıl etkeni oluşturmaktadır. Eğitim sistemimiz bilim ve teknolojiye hakim, okuyan, araştıran, düşünen insanlar yetiştiremiyor. İnsan gücümüzde boşluk üst düzey yetkililerde bilhassa dikkat çekiyor. Her alanda adeta bir kör dövüşü yaşıyoruz. Bu özellikle ekonomik politika için geçerli. Kimse karşısındakinin dilini anlamıyor.
O halde Türkiye için gerçekleştirilmesi en hayati ve acil sorun, bu memlekete; yabancı dil bilen, dış âlemin en değerli kurumlarında modern bilim ve teknolojinin en ileri düzeylerinde hakkıyla yetiştirilmiş; okuyan, araştıran, düşünen üst düzey yöneticilerden oluşacak bir kadroyu bir an evvel yetiştirip hizmete koyabilmektir. Bunu Amerikan dış yardımlarından finanse edilerek dışarıya, ekonomi, maliye, iş idaresi, istatistik hatta muhasebe gibi alanlarda doktora, asgari master eğitimi yapmak üzere her yıl elli yetenekli üniversite mezunu yollamalı ve bu programa en az 8-10 yıl süreyle devam etmeliyiz.
Kısaca 10 yıl içinde adı geçen alanlarda Türkiye’ye en az 350 doktor uzman kazandırmalıyız. Bu uzmanların bir kısmı bakanlıklarda çalışır; zamanla bir kısmı politikaya atılıp Meclis’e girer. Böylece Türkiye yetişmiş, dış alemi izleyen ve birbirinin dilinden anlayan bir kadro ile sorunlarının üstüne bilimle, yetkiyle yürümek olanağını bulur…”
Kurdaş, bu düşüncelerini yeni Maliye Bakanı Nedim Ökmen’e açmış kendisinin onayıyla da bu projeyi 1956 yılı başlarında Amerikalılara anlatmıştır. Projeyi önce şaşkınlıkla karşılayan yeni heyet başkanı General Riley, fikre çabuk adapte olmuş olacak ki, bu projeyi Ankara’daki diğer sorumlularla ve arkadaşlarıyla tartışıp hepsini ikna etmeyi başarmıştır. Ancak iş Washington’a dönüp State Department ve Milletlerarası Yardım Teşkilatı Genel Merkezi’ni ikna etmeye gelince, Riley büyük bir dirençle karşılaşmıştır.
Aylarca uğraş verip sonuç alamayınca da dönemin ABD Başkanı Eisenhower’a gitmiştir. Proje, Başkan Eisenhower’ın destek ve ısrarıyla Merkez Teşkilatı’na kabul ettirmiştir.
Önerilen İçerik: Distopya Nedir: Kıyamet Senaryosu mu, Günümüz Gölge Oyunu mu?
Ancak ne yazık ki hikâyemiz henüz mutlu sona ulaşamamıştır. Kurdaş 1956 yılı Eylül ayında IMF’de çalışmak üzere Washington’a taşındıktan üç ay sonra, Maliye Bakanlığı görevine bir kez daha Hasan Polatkan getirilmiştir. General Riley, ekibinin proje üzerinde aylarca süren çalışmaları sonucunda Maliye Bakanlığına başvurarak tüm hazırlıkların tamamlandığını söyleyerek 50 kişilik ilk kontenjanın bildirilmesini istemiştir ve kıyamet kopmuştur.
Bakanlık “Burası okul değil, biz böyle eğitim işleri ile uğraşamayız, işimiz aksar.” diyerek projeyi reddetmiştir. Riley, tüm ısrarlarına rağmen sonuç alamayınca proje çökmüştür ve Kurdaş’a derin bir üzüntü vermiştir.
Üçüncü Perde: Maliye Bakanlığında Eğitim Çabasına Yeniden Dönüş
Kurdaş, 27 Mayıs Darbesi’nin ardından Maliye Bakanı olarak görev yapmaya başlamıştır. Bu sefer Maliye Bakanı sıfatıyla Amerikan yardım heyeti başkan ve üyelerini bakanlıkta bir toplantıya davet ederek, beş yıl öncesinde çöken projeyi yeniden gündeme getirmiştir. Bu yeni anlaşmaya göre ilk yıl 15, ikinci ve üçüncü yıllarda da 35 kişinin program kapsamında eğitime dâhil olmasını istemiş ve ilk 15 kişinin kendi bakanlığı süresi içinde bir an evvel eğitime başlamaları konusunda ısrarcı olmuştur.
Maliye Bakanlığı kontenjanı 12’ye düşürmüş, bizzat kendisi büyük bir titizlikle seçerek listeyi Amerikalılara göndermiştir. Ekim 1961’de eğitime başlamaları planlanan bu 12 kişi, Eylül ayında Kurdaş’tan bir görüşme talep ederek eğitimin başlangıcını bir sömestr ileri atmak istemişlerdir. Kurdaş net bir şekilde karşı çıkarak bu 12 kişinin muhakkak kendisi Maliye Bakanlığından ayrılmadan eğitime başlamasını, böylece projenin fiilen yürürlüğe girmesini istediğini belirtmiştir.
Sonuç olarak yılan hikâyesine dönen bu eğitim programı, ilerleyen yıllarda içinden dört profesör, iki Merkez Bankası Başkanı, üç Hazine Genel Müdürü, iki de bakan çıkartacak olan bu 12 kişilik ekibin, Ekim 1961’de Amerika’ya gitmesiyle nihayet hayata geçmiştir.
Hikâyenin başkahramanı Kemal Kurdaş ise, 21 Kasım 1961’de Maliye Bakanlığından ayrılarak bugünkü Ankara kampüsünü sıfırdan var edeceği, dolu dolu sekiz yıl sürecek olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörlüğü görevine başlamıştır.
Önerilen İçerik: Paylaşmadan Duramama Hastalığı: Bilinmeyen Aksiyonun Değersizliği Nedir?
İlginizi Çekebilecek Faydalı Bağlantılar: