Benimle ilgilenmiyorsun demiş, yer ile gök şahit buna. Oysa ben ruhumu teslim ettim az önce anlayamadı, gitti. Elveda. Biliyor musun şarkılara neden konuk olur onca insan? Ben söyleyeyim madem, kanatır acıyan yarayı, bağlar kabuk, susar diz çöker lisan, kalbi on bin parça, bin perişan. Sever insan acı çekmeyi, ağlar içi durmadan yanan. Dağlanır yüreği ciğeri beş para etmez insana. Ve Sevginin dili yüktür. Bunu her bilinç altına aldığım bütün dostlarım bilir.
Nimeti olduğunu varsayarsak insana addedilen onca emellerin, veryansın ediyor sahte yürekli bir kadının başı, ağır gelen omza tüm kahırların. Başı belâda, detay atlayan geçmişin sırrı saklı argümanlarında kalan simaların. Oysa her anında seni düşünür, geleceğin an koşar adım atmayı bekler bu akşamın sabahı. Bilmediğin çok gerçek, duymadığım onca dil var. Ve kelimelerin gücü adına konuşmadığım imdadıma yetişen dostlarım adına sitemim. Neredeydiniz ben yokken, ayakta tutmanız gerekirken siz nerelerdeydiniz? Hangi acının kollarında, hangi ürkek bir serçenin gagasında. Çünkü kelimenin gücü yetmez benim dile getirmek istediklerimi. Zar zor atar zehri vücudun merkezinden. Ve sonsuz kudretinden akıl fışkırır bu mahrem cümlelerden.
Sahip olduğunuz tek şey sanırım en büyük mutluluğa kapı açar fütursuzca. Eminim ki öyledir. İnsanın insana lütfettiği gibi bakmak nasip midir , şükür mü? Parantez içlerinin karmaşık dünyası feyizini aldığı onca sıcacık hikayelere gebe, üçüncü şahıslara itibar eden en kaba muhtemel değil midir ki ? Sanırım ben abarttıydım insanı insan yapan nitelikleri. Kaldı ki insan yine ihtişam dolu perdelerine inecek sureti. Göz görmeyip gönlü katlanacak onca acıya. Sitemkar, tehdit dolu kelimeler savuracak sağa sola imtiyazla.
“Ve hayat mağlubudur yalnızlığın, belki yarınlar sayesinde ikinci bir şansı hepten yakalar, tüm zorluklarla dolu labirente karşın. “
Tehditkar, sitemkar ve hilekârsız yarınlar uzak değil ….