Bugüne kadar kim bilir kaç kadınlar günü gördüm, kaç kadınlar günüm kutlandı. Dalgınlığıma gelmişti, o gün istemediğim şekilde olmuştu her şey. Kendimi suçlar mıyım? Bilmiyorum.
Güzel günler var demiştim, daha çok güleceğim günler. Annemle, ailemle ve sevdiğim herkesle daha çok geçireceğim günler. Günler torbaya girmemişti ya elbet zamanım var demiştim. İnanmıştım, inandırmıştım kendimi. 11 Şubat 2015 bindiğim minibüs şoförünün katilim olacağı aklıma gelmezdi, gelmedi de. Üniversite öğrencisiydim ve ailem vardı beni her şeyimle seven bir ailem. Geleceğim vardı benim çokça gülüp çokça üzüleceğim günlerim vardı. Sadece birkaç saat onca yıldan, aydan ve günden olacağım aklıma gelmezdi bile. Son durak yolcusuydum, gidiyordum evim dediğim geçici yere. Aklımda, kalbimde ve ruhumda sevdiklerimle. Bir cinayete kurban gidecek bedenimle. Yol bitmek bilmiyordu ya da öyle bir süs verilmişti. Korku yayılmıyordu vücuduma, izin vermiyordum yayılmasına. Durdu, yerinden kalktı ve bana doğru yürümeye başladı, yüzünde arsızca bir sırıtış vardı. Kaybediyordum kendimi ya da ait olduğum bedeni. Önce taciz sonra art arda bıçaklanmam, artık yaşasam bile bir ehemmiyeti kalmazdı belki. O an yayıldı bedenime engellediğim korku. Son defa konuşmak istedim, bir daha sesini hiç duyamayacaklarımla. Son defa inandırmak istedim kendimi, bütün bunların bir rüyadan ibaret oluşuna. Gerçek gibi olmayan bir vahşiyetti. Önce bir kişiydiler daha sonra sayıları üçe katlandı. Minibüsün demir sopalarıyla vurulmaya başlandı, hissiyatını kaybetmiş olan bedenime. Aradan zaman geçmeden kesilen ellerimin, bedenimden ayrılığına tanık oldum,görünmeyen çığlıklarımla. Yakıldı o kadar acı çeken vücudum. 12 Şubat 2015 te bulundu külden ruhum. Annemin acı feryatları, kulaklarıma giden yolu buldu, kalkıp sarılmak,”ağlama” demek istedim. Oradaydım ama değildim. Görüyordum ama görünmüyordum. Dokunuyordum ama hissedilmiyordu. Aklıma geldi gecenin ruhumda bıraktığı karanlık, kaybettiğim bedenim.
Gökyüzü bir yıldız daha kaybetmişti, ışığı bir daha yanmayacak olan..
Ne Özgecan Aslan, ne Emine Bulut, ne de erkekler tarafından katledinlen onlarca kadın bedeni, hiç biri unutulmadan kaldı akıllarda, fotoğraflarda. Bir vahşiyet gerçekleşti sonu gelmeyen, bitmek bilmeyen. Arkalarda kalan acı feryatlar, gözyaşları, akıllardan silinmeyen eli bıçaklı caniler. Daha kaç kadın kurban gidecek, sonu olmayan ciyanetlere? Daha kaç anne, kaç evlat üzülecek bitmek bilmeyen, cenazelere? Onlarsız daha kaç gün geçecek? Onlar olmadan daha kaç ağaç yeşerecek? Kaç kadın saha hayatını yitirecek? Dünya’ya bahşedilen güne kaç kadın daha sapasağlam basacak? Kaç kadın mutlu olacak? Kaç evlat yeni güne uyanacak? Kaç kadınlar günü daha kutlanacak? Cevabı belli olmayan sorular ne zaman son bulacak?