Kayan Yıldızların Perde Arkaları

Kaynak belirtilmedi

BİR YILDIZI KAYARKEN GÖRDÜĞÜMÜZDE:

Hayatın özel anları arasında kayan yıldızlar da bulunur.

Onları o şekilde, gökyüzüne veda edip, yeryüzüyle tanışmadan hemen evvel görebilmek, bize hep kendimizi şanslı hissettirip bir de üstüne bir dilek tutma hakkına sahip olduğumuzu düşündürür.

“Hadi, bir dilek tutalım!” der ve birbirimize, dileğimizin ne olduğunu sorarız, çok fazla romantik ya da nazardan korkan insanlarsak eğer, dileğimizi kimseciklere söylemez, yalnızca kendimize saklarız. Bir yıldızın güzel görüntüsünün altına belki sayfalarca hikâye sığdırabilir ya da gökyüzünün onu istemediği için ondan vazgeçtiğini düşünüp de kendimizi gereksizce bir depresyona sürükleyebiliriz.

Neticede yıldız, aynı yıldız da olsa, insan farklı, bu sebepten ötürü yıldıza bizler tarafından bahşedilecek değerin ölçüsü, yıldızın kazandığı anlam, insandan insana değişebilmekte.

Kimisi bir yıldızı kayarken gördüğünde şansa inanırken kimileri paniğe kapılıp, ne dileyeceğine karar vermekte zorluk yaşayabilir, bazıları tümden saçma bulmakta gerçi orası ayrı, hayattaki pirinç tanesi kadar ışıklara bel bağlayan insan soyunun içerisinde, elbette kendini farklı gören veyahut farklılıkları tuhaf olarak benimseyen bir kesimde olacak hiç şüphesiz.

Nihayetinde yıldız kayarken dilek tutmak, her ne kadar uzun yıllardır devam eden bir inanç olsa da kimileri bunun yalnızca boşu boşuna umulan bir medet olduğu düşüncesini savunabilir.

Bu düşünceye ben yalnızca tek bir açıdan katılıyorum, onun dışında hayatın akışını değiştiren, güzel, tatlı, insana umut aşılayan bir anın büyüsünün böyle bozulması taraftarı kesinlikle değilim.

YILDIZ NEREDEN GELİYOR:

Tek bir yön dedim ve bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Yıldızların her birinin, birçok şeyi, öncelikle de birer insanı temsil ettiğine inanan biriyim, hatta bana göre gökyüzünden kayan her yıldız muhakkak sönmekte, yanlış yola gitmekte olan bir insanın yardım çağrısını sembolize ediyor.

Böyle düşündüğümüzde de yıldızın aslında bize saf bir mutluluk, sonsuz miktarda para ya da muhteşem bir gelecek vaadiyle gelmediği, belki de kimileri için normal ama bizim hayatımızın 2 ana başrolünden biri olan ruh eşimizin, gözyaşları eşliğinde ettiği duanın ardından, onunla aramızdaki bağın önündeki son engelin kaldırılması adına yapmakta olduğu çağrının bize ulaştığı anda gözümüze ilişen bir aracıdır belki de o yıldız.

Ruh ikizimiz ile hayatımızın bir noktada kesişeceğinin, daha doğumumuzun bile öncesinden belli olduğu bu hayatta, birbirimizi çağırmamız için çok sayıda kalp çatlatan an yaşamamız gerekli ne de olsa, keza kim mükemmel giden hayatına dışarıdan, sıfırdan birini sokmak ve onunla geleceğini inşa etme sürecine tam da bu mükemmel süreci zedeleyerek başlamak ister ki?

Bir şeylerin yanlış gitmesi gerek illa, yıldızın tam da bizim gözümüzün önünde yer alan bir rotaya kayması için.

Dürüst olalım, evleneceğimiz insan bile olsa, henüz yapılacaklar ve yaşanılacaklar bitmemişken, hiçbirimiz hayatımızın pembe defterinin ebedi kilidini takmayı istemeyiz.

Ne zaman ki bir şeyler olur, ne zaman ki sevinç ve umut duygumuzu yitirir, ne zaman ki eskisi gibi olamadığımızı fark ederiz ve ne zaman ki hayatta kendimizi, artık gerçekten yapayalnız hissederiz, işte tam o anlarda gözlerimizi daha da açık tutmaya başlarız, yıldızları kayarken görebilmek için.

Peki sadece bundan mı ibaret yıldızların kayışı? Herkesin dileği illa sevdiğine veya ruh eşine kavuşmak mıdır?

Hayır tabi ki!

Bazılarımız, sakladığı notların üzerini çizeli çok oldu.

Öyleleri için ne ifade eder o halde yıldızlar?

HUZURU:

Yeni bir iş, okul, araba, ev gibi birçok somut değeri, kısacası bir hayatı, büyük bir huzuru ifade eder.

Kalbiyle arasına mesafe koyan kişiler, yalnız başlarına da çok mutlu olacağı bir hayatı diler yıldızlardan, onu isterler, artık mutlu olmanın insanla alakasının olmadığını, hayatında oluşacak olan değişikliklerin, ölçüsüne göre kendisini mutlu edebileceğini düşünürler.

Zamanında yaşadıkları hayal kırıklıkları onların saflıklarını ellerinden alıp, görece daha karanlık ve kendileriyle baş başa olacakları bir hayatı benimsemelerini sağlamıştır.

Arkadaşları, vardır elbette arkadaşları, neden olmasın ki?

Sadece artık arkadaştan öteye gitmemeyi öğrenmiş, belki de yıldızdan bunu diler hale gelmiş, denk getirdikleri dilek haklarını da bu uğurda harcamışlardır, bilmiyorum, yüzlerinin anlık olarak bolca gülmesine karşın daimi bir gülüşün hep eksik olmasının da sebebi bu olabilir.

Yıldızlardan, yalnızca eski gülüşümüzü dilemek, kulağa hoş geliyor.

KOPARILMIŞ OLMA İHTİMALİ:

Sevdiğim bir şarkının bir sözüyle devam etmek istiyorum

“Yak gel bildiğin ne varsa” 

Aslında bu söz, söyleyeceklerimin özeti niteliğinde diyebilirim.

Yıldız dediğimiz somut taş parçasının nereden kaydığı belli olsa da soyut dileğimiz doğrultusunda bize gelecek olan somut nesne, insan ya da yerlerin, nelerin sona ermesi, ne gibi başlangıçların bitmesi neticesiyle bize doğru yön değiştireceğini, gerçekten de bildiği her şeyi yaktıktan hemen sonra, bizimle yapacağı son dansa mı hazırlandığını, bilemeyiz.

O neticesinde bir UFO’dur tek farkı “uçan” yerine “düşen” ekini almasıdır hatta.

Düşmekte, bitmekte, hışımla yaklaşarak, bir yerlere çarpmakta, nereden geldiği ise bilinmiyor ne de olsa.

Bedelini kimlerin ödediğini bilmediğimiz bir dileğe niyetlenmemiz, kimin hayatından neyin kopacağını ya da kimlerin, dostuyla hasım olacağını umursamadan, yalnızca istememiz, bilemiyorum, iyi niyetli oluşumuzdan dolayı pek bir şey söylemek istemiyorum aslında ama yine de nelerin, nelere yol açtığı konusunda kendimizi iç sorguya çekmemiz, düşünmemiz, hatta bu düşünme eylemini, farklı bir perspektiften, yıldızı ele alarak yapmamız gerek diye düşünüyorum, zira bireysel isteklerimizin de önüne geçen ve koparılması zor olan alışkanlıklarımız var bizim, hiç beğenmiyor bile olsak; Biz o iş yerinin, o üniversitenin, o arabanın, hatta kimi zaman O insanın, o anda hayatında bulunması gerekli olan kişiyiz.

İlla sevmemiz de beklenmez zaten bizden, kabullenmeye, alışmaya çalışsak bir nevi, yeterlidir onlarla olmaya devam etmemiz için. Hayat ne de olsa her yıldızı bizim iyiliğimiz için kaydırmıyor, bazıları da bize çarpıp neye uğradığımızı şaşırtmaya, ders olmaya geliyor.

Yıldızın da aynı doğrultuyla birilerinin hayatından eksilerek bizim gözümüzün önünde, tam da eksildiği anda, kaydığı esnada beliriyor olma ihtimalini de es geçmezsek, her şey daha bir gerçek, daha bir anlamlı olabilir, zira bel bağladığımız parıldayan taş parçasının, koca bir düzeni bertaraf ettikten sonra yenisini kurmaya doğru yol alıyor olması, kabul etmeyi istemeyeceğimiz gerçeklerin başında.

Daha da zor olan bir gerçek var ki o da bir zamanlar hayatımızı güzelleştirmek adına kayan yıldızın, gökyüzümüzde biraz takıldıktan sonra, dünyamızı patlatarak, farklı bir gezegeni güzelleştirmek adına yeniden kayabilecek olması.

YILDIZA YÜKLEDİĞİMİZ ANLAMLAR:

Zaman zaman yaşımızı, yaşantımızı, benliğimizi kenara bırakarak, o an onu gördüğümüz için kapıldığımız tatlı bir heyecanın eşliğinde, haddinden daha fazla anlam yüklüyoruz ona. Hayatın zorluklarını, bizim kendi kendimize sunduğumuz bahaneler ile ötelemeye, yer yer gerçekten de aşmaya çalışıp, piyonu vezir eyliyoruz.

Piyon haddiyle bir piyon, yaşayacağı ne varsa da neredeyse tamamını yaşadı, şahı huzurunda şehit olmayı bekliyorken hatta kan dahi kaybediyorken bizim ona sanki bir vezirmiş muamelesi yapmamız, bir hayli anlamsız ve bir o kadar da çaresizce değil midir?

İnsanın özündekini değiştiremezsin, kendini yeniden inşa da ettirsen o içten içe hep aynı kalır, değişimin bitti yer olan kafayı tamamıyla yenilemediğin sürece de sadece değiştiğini zannedersin.

Yıldızlara çok anlam yüklüyoruz, şahın emriyle düşürülen bir piyona adeta rütbe atlatmaya çalışıyoruz, elbette bizim devasa beklentilerimizi karşılayamıyor ve hayal kırıklığına uğratıyor, özü bir piyon neticede. Fazlası değil, olamaz da keza.

HEVESİMİZİ ANLIYORUM AMA:

Hayatın temposundan bunaldığımızdan dolayı en ufak batıl inançlara bile bel bağlama hevesimizi anlıyorum, bazı şeylerin değişmesini istiyoruz, yorulduğumuz, canımız fazlasıyla yandığı için. Elimizden daha fazla bir şey gelmediği için, bir şeylerin değişmesinin en kolay yolu da elbette bu değişim adına bir şansı denk getirebilmektir diye düşünüp kimi zaman inanmasak da deniyoruz işte, maksat heyecan olsun.

Denk gelenlerden ise bugünün adı yıldız. Belki denk getirdiğim bir zaman dilimi oluşursa diğerleri hakkında da laflarız.

Bir yıldızın kayışına denk getirdiğimiz dileğimiz kadar saf ve temiz bir başlangıç daha, var mıdır peki insan tabiatında?

Olduğunu zannetmem.

Gencinden yaşlısına, herkesin da aklında, kayan bir yıldız gördüğü anda, dilek tutmalı diye düşünür mutlaka.

Yeterince de ölçülü tutuyorsa, erişebilir muhakkak yıldızına.

Selam Ben Emirhan
Yolunun daha henüz çok çok başında olduğunun farkında olan az insan var hayatta, henüz bir başarı elde edemeden kendini alim sanan çakma filozoflar var, insan, nankör ve kibirli olmasıyla tanınır, ben ise halktan biri, ülkedeki milyonlarca gençten yalnızca bir tanesiyim, Selam, ben Emirhan.
Önceki
Hissel, ruhsal,vicdani,insani çöküşümüzün altındaki enkazdan…;”SESİMİ DUYAN VAR MI?”

Hissel, ruhsal,vicdani,insani çöküşümüzün altındaki enkazdan…;”SESİMİ DUYAN VAR MI?”

Sonraki
ÖZGÜRLÜK GERÇEKTEN VAR MI ?

İlginizi Çekebilir

kooplog'dan en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerez (cookie) kullanıyoruz.