Karşındaydım. Sessiz sedasızdım. Hafif yana kıvrılmıştın. Bir soluk çıkışı kadar aralıktı dudakların. Bakıp bakıp sana az kaldı diyordum kendime. Her şeyden biraz az kalmıştır bu yeryüzünde bize. Biliyorum küçük yaşamanın mutluluğu her zaman fazladır. Ancak küçük yaşamanın mutluluğunu tadacak bir insan olamadım hiçbir zaman. Bu yüzden bence var olan her şeyden geri kaldım biraz, kalıyorum.
Karşındaydım. İnsan açılmayan kapılardan başlarmış çürümeye. Ben kapatamadığım kapılardan başladım. Sana çizdiğim yolun sonunu göremediğimde anladım bunu. İçimdeki şarkıları alıp götürsen de yüreğimdeki atlar hala koşuyor. Ama biraz çabuk yoruluyorlar şu sıra. Eminim ki sen gelirsen onlar yine eskisi gibi koşacak.
Karşındaydım. İçerisi havalandırılmamış eski bir oda olan şu dünyaya üfledin beni. Yağmurun teri kaldırımlarda kurudu. Ben bir köşede durup öylece seni izledim, öylece seni istedim. Sana baktığım köşelerde daha çok ezberledim seni.
Az kalan şey hala bitmedi. Biraz sonra yastığın ortasında açılmış çukura düştü düşecek başın. Yüzüne bakıyorum. Narince saçlarını okşuyor elim. Hemen ardından yanaklarını ve sonrasında dudaklarını. Minik bir öpücük konduruyorum dudağına. Bak diyorum kendime; an geliyor sabaha kadar sevmeler kapatıyor pencerelerini, an geliyor süreğen bir boşluğa tutunmaya çalışmanın acizliği kilitliyor kapılarını ve yarını bekleyen bir melek uyuyakalıyor orada..