Aynaya baktığımda beni ben yapan şeyler için genel bir adı olmalı; bizi biz yapan şeyler hakkında düşündüm. Tesadüfen geldiğimiz bu hayat aldığımız ilk nefesten şu anki nefesimize kadar neler öğretti? Her gün daha çok insan mı oluyoruz yoksa bir insana yakışmayan bir varlık mı olmaya çalışıyoruz? Örnekler var. İnsan gibi görünen ama insan dışı varlıklar; nefret dolu, düşüncesiz, saygısız, neşe kaçıran, sürekli bencilliğini kullanan, işte insan dışı varlıklar, çünkü burada insanlığın ne olduğunu bilmiyor olmalılar.
Gerektiğinden daha sağduyuluyuz aslında. Gerektiğinden daha iyimseriz. Fakat bunu gösterdiğimizde bize genel bir ad koyarlar; ağzı olan konuşuyor desek yeridir. Çok iyimser olduğumuzda bize saf diyebilirler, bildiğimiz şeylerin doğru ya da yanlış olduğunu bizi tanıyan insanlar mı belirliyor; belki de o tanıdığımız insanlara gerektiğinden fazla yardım etmiş olabiliriz. Ne yazık ki tüm insanların bencil olduğunu ama sadece iyi insanların bencilliğini daha az kullandığını söyleyebilirim.
Ne yapıyorsak olalım bize hep bir ad koyarlar. Neden yaptığımızdan çok sonuca bakarlar; biz bu dünyada en karmaşık yaşayan canlıyız; çünkü düşünebiliyoruz. Bugün düşüncelerini kaydetmeye çalışsan; gün içerisinde o kadar karmaşık şeyler düşünmüş olabilirsin ki; yanıt vermek zor olabilir. Bizi biz yapan çok şey var ama bizi insan yapan tek şey var o da anlayıştır. Kendimizi anlıyor muyuz? Başkalarını anlıyor muyuz? Dediğim gibi; biz gerektiğinden daha sağduyuluyuz aslında ama anlaşılmadığını düşünen ve hisseden kişi hataya daha eğilir; meyilli olur.
Çocukluğumuzdan beri hep anlaşılmak için mücadele ederiz; ne istediğimizi anlamaya çalışırız, kendimizi anlamaya çalışırız; şu an geriye dönüp baktığında o zamanlar ağladığın şey ile birkaç ay ya da hatta bugün bile olabilir, içinde ağladığın şey ile arada pek bir fark yok. Nesnel farklılıklar var sadece; o zamanlar bir oyuncak için ağladıysan şimdi de istediğini elde edemediğin şey için ağladın; bu kendinde istediğin bir şey ya da başkasında istediğin bir şey olması fark etmez, istemediğin şey içinde olabilir; konu anlayıştır. İnsan anlaşılmadığını gördüğü ve hissettiği an üzülür, öfkelenir, kırılır ve bu durumda insanın burada yapması gereken tek şey anlamasıdır. Belki de gerektiğinden daha anlamamız gerekiyordur, bazı şeyleri.
Yaşımız kaç olursa olsun, şu ana kadar ne yapmış olursak olalım, kendimizden ve başkalarından neler anladık? Kaybettik ama sonra yine kazanmadık mı? Üzüldük ama sonra sevinmedik mi? Ağladık ama sonra gülmedik mi? Maalesef ki; bu ufak şeyler sadece bazı insanlar için çok şey ifade edebiliyor; o diğer bazı insanlar için anlamakta halen zorlanıyorlar. Çünkü zorluyorlar. Mutlu olmayı bilmek, mutluluğu anlamaktır. Ufacık bir çocuğun gülümsemesi yüzümüzde tebessüm bırakabiliyorsa; bu sihrin adı ne olmalı? Buna ne ad koymamız gerekiyor? Olayları olduğu gibi kabul edemez miyiz, sadece birazcık daha fedakar olmak için ne yapmamız gerekiyor? Gerektiğinden daha sağduyuluyuz ve bu bizi anlayışlı birisi yapabilir.
Karanlığı sevebilirsin; o senin gözlerini kapatsa da. Çünkü sevmek çok şey anlatır; siz hiç sevgi dolu gözlerinizden akan yaşlarınıza baktınız mı? Karanlığı olduğu gibi kabul etmemiz gerekir; çok aydınlıkta bile görmemize engel olan şeyin karanlıktan farkı nedir? Bu dünyada kötülüklerin, insan dışı varlıkların her zaman olacağını söyleyebilirim; çünkü her şeye ad koymaya ve anlam yüklemeye o kadar alıştık ki; o yüzden karanlığı sev ama ışık olduğunu unutma…