Onlarca karakterin yaşamına ortak olmak, onların duyguları, düşünceleri içerisinde kaybolmak ve biten bir hikayenin sonunda kendini iyi hissettihissetmek nasıl da güzel bir his ama değil mi?İşte filmler, içerisinde onlarca yaşamı, duyguyu ve anlamlandıramadığın fakat içinin huzur ile dolmasını sağlayan güzel onlarca hikayeye seni şahit tutar. Bir film insana, yüzlerce duygunun karmaşıklık ile bütünleştirdiği hislerin bir araya gelerek kendini anlatabilme, yaşama ortak olma ve belki de empati duygusunun en güzel biçimde aktarılabilmesi için bir çözüm yolu olabilir.
Çünkü filmler gerçeğin beyaz perdeye aktarılarak onlarca yaşamın binbir farklı yönünü gösteren zamanın en güzel akış biçimidir.
Bu yazımda size en güzel duyguları hissettiren, bazen onca imkansızın arasında yine de tutunacak bir umut kırıntısı bulan bazen de kötü bir günde kendini onlarca macera içerisinde bulan, eğlencenin ve en güzel çabanın hislerini tatıran muhteşem karakterlerin yer aldığı bazı filmlerden bahsedeceğim.
1.BREATHE (NEFES)
Senaristliğini William Nicholson’un yaptığı, Oscar’a iki defa aday gösterilen, gerçek bir hikayeden uyarlanan ve benim şu zamana kadar izlediğim her tür film içerisinden en çok etkilendiğim bir film ile başlamak istiyorum. Başrolü muhteşem oyunculuklarıyla Andrew Garfield ve Claire Foy’un paylaştığı bu film, umutsuzluk içinde sürüklenip gittiğinde sana umudu, hiçbir çaba gösteremeyeceğini düşündüğün bir anda sana en büyük çabayı hissettiren ve aşkın sadece sağlıkta sınırlı kalmayıp hastalıkta da hissedilebileceğini en güzel biçimde ifade eder.
Kısa bir özet geçmem gerekirse eğer, film oldukça etkileyici bir yakışıklılığa sahip başrolümüz Robin Cavendish’in hayatı etrafında geçiyor. Robin ani bir şekilde çocuk felci geçirir ve yaşamak için sadece birkaç ayı kaldığını öğrenir. Tüm aile bu haberle birlikte yıkılıp umutsuzluğa kapılırken güzel ve bir o kadar da hayat dolu eşi Diana umutlarının hiçbir zaman hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmasına izin vermeden Robin’in hastalığı için paha biçilemez ve onlarca kişiye umut olacak çabalarını gösterir. Bunun için Robin’in bağlı olduğu tekerlekli sandalyeyi Robin’in arkadaşının desteğiyle de birlikte özgürce kullanabileceği ve çoğu çocuk felçli insana umut olacak bir hale getirir. Filmi izlediğinizde bu kısımda ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı umuyorum. Diana hayat dolu eşi Robin’in özgürlüğü ve sonsuza dek sandalyeye bağlı kalması düşüncesini güzelleştirerek onu hem aşkıyla hem de yardımlarıyla hep yanında olmuştur.
Filmin yapımcısı gerçek Robin’in oğlu Jonathan Cavendish bu filmi umutların en güzeli ve güzel çabanın büyük bir karşılığını gören babasına ithaf etmiştir. Umutsuzluklarını yaşamına dahil etmeyen ve son ana kadar büyük çaba gösteren bu güzel aile hayatlarını çocuk felci hastalarına adayarak onların yaşamında bir umut ışığının nedeni olmuşlardır.
Çünkü sadece hayatta kalmak istemiyorum hayatı dolu dolu yaşamak istiyorum.(Robert Cavendish)
2.FALLING IN LOVE (AŞIK OLMAK)
Senaristliğini Elizabeth Hackett, Hilary Galanoy’nin üstlendiği, filmin Christina Millian ve Adam Demos’un muhteşem oyunculuklarıyla hayat bulduğu bu film başından sonuna kadar insanın içinde huzurun ve samimiyetin hakimliğini oldukça sağlıyor. Bir netflix yapımı olan bu film keşfedildikten sonra tek izlemeyle kalmayıp insanın içinde tekrar izleme isteğini uyandırıyor. Filmin ufak bir tanıtımına gelecek olursam eğer, film yarışmadan kazandığı bir pansiyon sayesinde kurumsal yaşamdan tamamen uzak yeni bir ülkede hayatı değişen genç bir kadının hikayesini konu alıyor. Genç ve güzel başrolümüz Gabriela, yaşamı boyunca kurumsallıktan uzaklaşamayan aniden katıldığı bir yarışmayı kazanarak büyük bir pansiyon sahibi olurken taşındığı bu yeni ve güzellikleriyle kendini oldukça öne çıkaran ülke, Yeni Zelanda’da bambaşka bir hayatın da sahibi olur. Gabriela bu yaşamında yaşadığı zorluklarla pes etmeden büyük bir mücadele verirken aynı zamanda yakışıklı müteahhitimiz Jake ile tanışarak aşkın en yoğun hissiyle huzur dolu bir yaşamın sahibi olur.
İzlediğinizde pişman olmayacağınız ve içinizi ısıtacak bu film, hem ülkenin güzel manzaralarında sizi keyifli bir yolculuğa çıkaracak hem de bu güzellikler arasında yardımlaşmanın olduğu, güzel insanların bulunduğu bir kasabanın tarifini en yoğun biçimde hissettirerek sizi yepyeni bir hayatın ortasına bırakacak.
3.DESPERADOS
Kelime anlamı ‘umutsuz kişi’ anlamına gelen bu film aslında onlarca verilen mücadele sonucunda en güzel umutlara kavuşmayı, doğru görünenlerin aslında kişi için başından beri yanlış olduğunu gösteren eğlenceli ve oldukça komik bir anlatımla sergileniyor. Senaristliğini Ellen Rapoport ve John Finnemore’un üstlendiği bu film netflixte belki de izlenilebilecek eğlenceli filmler kategorisinde en iyisi olabilir. Oldukça eğlenceli kişilikleriyle öne çıkan Nasim Pedrad, Robbie Amell ve Anna Camp’in muhteşem oyunculuklarıyla filmin birkaç sahnesinde kahkahalar atacağınıza eminim.
Aşklarında sürekli başarısız olan genç başrolümüz Wesley aradığı aşkı bulduğunu düşünür fakat ilişkinin bir kısmında olumsuzlukla karşılaşan Wesley bir gece kız arkadaşlarının da etkisiyle adama öfkesinin getirdiği hisleriyle uzun bir mail yazar. Fakat daha sonrasında bu durum bir yanlış anlamanın esiri olur. Aslında genç ve yakışıklı başrolümüz Jared bir trafik kazası geçirmiştir ve Wesley attığı mailin adama ulaşmaması için büyük bir mücadele içerisine atılır. Wesley ve kız arkadaşları bu durumu engellemek için uzun ve başlarından onlarca olay geçen bir yolculuğa atılırlar. Tek amaçları mailin adamın bilgisayarına ulaşmaması ve Wesley’nin ilişkisini sorunsuz bir şekilde yürütebilmesidir. Yazılan bir mesajı hayatının odak noktasına koymak ve mücadeleni sırf onun için vermek kulağa oldukça tuhaf ve saçma gelebilir değil mi? Fakat filmi izlediğinizde kendinizi o maceranın içerisinde bulup genç kadınlarımızın eğlenceli ve birbirinden komik anlarına doğru uzun bir yolculuğa çıkıyorsunuz.
Filmler yaşamınızın her zaman bir parçası olur ve bu bizim en güzel vakit geçirme sebebimiz olabilir. Çünkü yaşanan bir hikaye, yaşanılan onlarca olay ve karakterlerimizin hisleri filmin içerisinde kendi duygularımızın bir bütünüdür.
Filmler karakterler dünyasında kayboluşun en güzel hissidir ve bu his samimiyetini, huzurunu, sıcaklığını en güzel biçimde yansıtır.