“Yıldızların gökyüzünü adeta bir mum gibi aydınlattığı, yağmurun hafif hafif yağdığı güzel bir geceydi. Sokak çok sessizdi. Sabahki gürültüsünden ve telaşından eser kalmamıştı. Normalde geceleri ışıkları da sönmeyen sokak şimdi sessizliğe bürünmüştü. Tam o anda sessizliği bozan bir ses duyuldu. Bir kadın sokakta ağlaya ağlaya koşuşturuyordu. Ve çığlık çığlığa bağırıyor; ‘Yardım edin!’ diyordu. Kimse yok mu, lütfen biri yardım etsin!’ Bağırıyordu ama onu duyan kimse yoktu. Ya da duyup da umursamıyorlar mıydı acaba? O sırada yoldan geçen kara kabanlı, koca şapkalı, iri yarı bir adam kadının yanına koştu ve ‘Neyiniz var hanımefendi?’ diye sordu. Orta boylu, saçları dağınık, üstü başı yırtık, ortalama 20 yaşlarındaki kadın nefes nefese adama dönüp; ‘Yardım edin… Çocuğum… Çocuğum çok hasta, lütfen yardım edin… Lütfen!’ diye cevap verdi. Adam kadının peşi sıra koştu ve birlite eve ulaştılar. Ev üç odalı, küçük ve pis bir evdi. Bir oturma odası, bir yatak odası ve küçük bir mutfağı vardı. Kadın yatakta yatan küçük kızını gösterdi. Adam kıza baktı ve:-Adın ne küçük kız?*Cemre efendim-Kendini nasıl hissediyorsun Cemre?*Biraz midem bulanıyor ve üşüyorum!Kara kabanlı adam elini hafifçe kızın alnına değdirdi; ‘Biraz ateşin var ama önemli bir mesele olduğunu hiç zannetmiyorum. Sıcak bir çorba ve biraz sevgi ona iyi gelecektir.’ der. Kadın derin bir nefes alıp; ‘Ben de önemli bir şey sanmıştım ve çok korkmuştum. Size nasıl teşekkür etsem azdır. Bu sıkıntılı gecede içimi ferahatlattınız, gerçekten teşekkürler.’ deyince, kara kabanlı adam da; ’Ne demek, rica ederim. Ben sadece insanlık görevimi yaptım.’ deyip, güzel bir tebessüm eder. Daha sonra kadın, adama kapının önüne kadar eşlik edip,onu uğurlar;‘Tekrardan teşekkür ederim bayım.’Adam yine gülümseyerek cevap verir;’Önemli değil!’Kara kabanlı adam arkasını dönüp yağmurun ıslattığı kaldırım yolda hızlı adımlarla gözden kaybolurken, kadın da rahatlamış bir şekilde odaya dönüp kızının yanına oturur.–İyisin değil mi kızım?*Evet anne. Sadece azıcık üşüyorum. Öhö öhö!–Ben şimdi sana sıcacık bir çorba yapacağım ve hiç bir şeyin kalmayacak.”… … …
Meltem, okuduğu kitaptan kafasını kaldırıp çalan kapıya doğru bakarak kızı Ebrar’a;”Hikayeye birazdan devam ederiz. Şu kapıya bakayım hemen.” dedi ve aceleyle kalktı. Kapı deliğinden baktı. Gelen kişi ev sahibiydi. ’Ah! Yine şu pislik kadın. Her gün kapıma dayanmasan ne olur sanki?’ diye geçirdi içinden. Kadının ne için geldiğini bildiğinden, kapıyı hem sinirli hem de ürkek bir tavırla, sertçe açtı. Kadın yine her zamanki gibi pahalı olduğu her halinden belli olan süslü kıyafetlerini giymişti. ‘Sanki düğüne gidiyor, giydiği şeye bak. Gösteriş budalası işte ne olacak.’ diye düşündü hızlıca.–Meltem hanım, iyi akşamlar. Lafı uzatmaya hiç lüzum yok, direkt söylemek zorundayım. Üç aylık kiranızı ne zaman ödeyeceksiniz?Meltem, eşinden daha kızı doğmadan önce ayrılmıştı. Kızının okuduğu küçük köy mektebinde hademe olarak çalışıyordu. Son zamanlarda fazlaca geçim sıkıntısı yaşadıkları için, 8 yaşındaki kızına nasıl bakacağını bilemiyordu. Evine bir tane ekmek getirebilmek için tüm gün çalışması gerekiyordu. Tek amacı kızının okumasını sağlamaktı. Ama şu anki geliriyle bu gerçekten çok zordu. Hademeliği, ona fazla para kazandırmadığı gibi, son ay ücretinde eksiltme bile yapmışlardı. Artık para kazanması her zamankinden daha zordu. Kazandığı para kendilerine bile zar zor yetişirken, bir de kira ödemek çok zordu. Tabii bir de bu para delisi kadının kiracısı olmak, iyice işleri zorlaştırıyordu. Oturacak başka bir yer bulmaya çalışıyordu ama şu ana kadar bulabildiği en ucuz yer de burasıydı.Melike Hanım’ın bir cevap alabilmek için dik dik ona baktığını fark edince, kendine geldi ve zaten söyleyecek başka bir şeyi olmadığı için, ona son üç aydır verdiği cevabın aynısını vermek zorunda kaldı;–En kısa zamanda ödemeye çalışacağım Melike Hanım.*Geçen ay da öyle söylemiştiniz ama. Uzun zamandır kiracımsınız ve sizi severim. Ancak borcunuzu ödemezseniz sizi evden atmak zorunda kalacağım. Hiç kimseye size tanıdığım gibi tolerans tanımıyorum, bilesiniz.–Lütfen bana biraz daha zaman verin, şu an biraz para sıkıntısı yaşıyorum. Param olunca ilk iş size borcumu ödemek olacak.*Size 1 hafta veriyorum ama eğer parayı ödemezseniz evi boşaltmak zorunda kalacaksınız, haberiniz olsun.Paraya düşkün olan Melike Hanım arkasını döndü ve merdivenleri ağır ağır çıktı. Arkasından onu izleyen Meltemin gözleri dolmuştu. Kapıya sırtını dayadı ve yere çömeldi. Ne yapacağını bilemiyordu. Ağlamak istiyordu ama ağlayamazdı. Küçük Ebrar onu böyle görmemeliydi. Göz yaşlarını sildi, ayağa kalktı ve Ebrar’ın odasına ilerledi. Ebrar annesini beklerken uyuyakalmıştı. Meltem, kızının yanına oturdu ve saçlarını okşamaya başladı. Dayanamadı ve bir damla gözyaşı daha burnunun kenarından yanağına doğru yavaşça süzüldü. Şimdi ne yapacaktı? Parayı nasıl tamamlayacaktı? Hiç bir şansı olmadığını düşünmeye başladı. Üç aydır kazanamadığı parayı bir haftada nasıl kazanacaktı? Bu neredeyse imkansızdı. Uzun bir süre boyunca kızına bakarak bunları düşündükten sonra kızının yanına uzandı ve kafasında kurduğu onlarca soruya cevap bulamayacağına karar vererek uykuya daldı.