Kimsesiz bir şehrin kimsesiz sokaklarında dolaşan, yıkıntılar arasında geri kalanını arayan bir ruh. Kapkaranlık bir gecede, tek bir sesin olmadığı bir yerde yolunu bulmaya çalışır gibi. Bir köşeye sinmemiş, vazgeçmemiş, ama umudu da yok. Hâlâ devam eder gibi umutsuzluk sokağında bulacak bir şeyleri olduğuna inanmaya.
Vazgeçse, bıraksa kendini kaldıracak kimsesi olmadığından mı bu arayış?
Gururundan mı bu güçlü duruş?
Neden bu sessizlik, bu yalnızlık? Yoksa kalbinde oluşundan mı bu kapkaranlık, buz tutmuş sokakların? Bu kimsesizlik kalbinde yaşama yer bırakmayışından mı? Bu sessizlik sonsuz kıştan mı? Neden bu kadar aşılmaz olur bir şehrin duvarları? Nasıl bir düşman böyle bir donanmaya mecbur bırakır bir halkı? Halkın kendisine bile geçit vermeyecek, yaşam şansı bırakmayacak kadar.
Neden bu kadar yapayalnız kalır bir şehir? Vatan deyip sahipleneni olmadığından mı? Yoksa vatan olamayacak kadar kıraç, verimsiz topraklara sahip oluşundan mı?
Bir insan nasıl sağ çıkar bu buzlarla kaplı şehirden? Üstelik kaybolduğu, sıkışıp kaldığı bu şehir kendi kalbindeyse…