Hepimiz iş hayatımızda insanlarla bir şekilde iletişim halinde olmak zorundayız. Evden çalışıyor bile olsanız ürettiğimiz veya üzerinde çalıştığınız şey ile alakalı muhakkak insanlarla bir fikir alışverişi içerisinde olacaksınız. Etrafımızdaki insanların düşünce yapıları ve yaşam biçimleri ister istemez sizin hayatınızı da etkileyecek. Peki çevremizdeki bu insanların cinsiyetleri bizim iş deneyimimizi nasıl etkiler? Erkek egemen bir iş ortamında çalışmak ile kadın egemen bir iş ortamında çalışmak arasında ciddi bir fark var mıdır?
Belirli davranış kodlarını cinsiyetlere yüklemek ve cinsiyetleri belirli aksiyonlarla etiketlemek doğru değildir. Fakat kadın egemen ortamların ve erkek egemen ortamların birbirinden farklı karakteristik özellikler gösterdiğini inkar etmek de mümkün değildir.
Kadın Egemen Bir İş Ortamında Çalışmak
Elbette bu başlıklar altında sunacağımız görüşler bizim tecrübelerimiz ve gözlemlerimi sonucunda ortaya koyduğumuz düşünceler olacak. Yani hepsini genel geçer olarak kabul etmek doğru değil. Cinsiyet kalıplarına sıkışmadığımız bir hayatı diliyoruz.
Kadınların daha baskın bir şekilde yer aldığı bir iş yerinde çalışmak iş yerinin kimyasını da otomatik olarak dişi bir enerji tarafına çekecektir. Kadınların duygusal zekalarının erkeklerden yüksek olduğu bilinen bir gerçektir. Bu sanıldığının aksine iş hayatı için bir dezavantaj değil çok büyük ve kuvvetli bir avantajdır. Duygusal zekası yüksek bir birey rahatlıkla empati kurabilir ve iş hayatının tüm sosyal dinamiğini kolaylıkla yönetebilir.
Dişi enerji aynı zamanda iş yerinde rekabeti de doğuracaktır. Özellikle içinde yaşadığımız ülke gibi bir sosyal yapıya sahip ülkelerde, kadın iş hayatında kendini daima kanıtlamaya çalışmak mecburiyetindedir. Çünkü iş hayatı erkek işi, ev hayatı da kadının işidir.(!) İş hayatının içinde var olmaya çalışma otomatik olarak rekabeti ve hırsı da beraberinde getirecektir. Bu sebeple kadınlarla çalışmak, cinsiyetiniz her ne olursa olsun, daha rekabetçi bir ortamda çalışmak demektir. Bir kadın yöneticiniz varsa çok şanslısınız. Kadın yöneticiler, veya dişil enerjisi yüksek yöneticiler en ince detayları düşünür ve kusursuz aksiyon planları ortaya koyarlar. Sizden de mükemmeli bekledikleri için bu süreç biraz yorucu olabilir ama ortaya çıkan ürün daima tatmin edicidir.
Erkek Egemen Bir İş Ortamında Çalışmak
Ne yazık ki iş hayatında erkeklerin kadınlardan daha baskın roller oynadığı bir dünyada yaşıyoruz. Sadece bizim ülkemize özgü değil, dünyadaki tüm ülkelerde iş hayatının kuvvetle erkeğin elinde olması gerektiğine dair düşünceler yer almakta. Artık içinde bulunduğumuz son yüzyılda bu düşünceleri tersine çevirmek için kadınlar kuvvetle savaşmakta. Cinsiyetlerin bir işi yapıp yapamamak konusunda belirleyici olduğu gibi çağdışı ve yanlış bir düşünceyi dünya üzerinden silmek için herkes direnmeli.
Erkek egemen bir iş ortamında çalışmak, aslında ne yazık ki alışılagelmiş olandır. Ve avantajları olduğu gibi dezavantajları da vardır. Eril enerjisi yüksel bireylerin dişil enerjiye kıyasla duygusal zekalarının daha az gelişmiş olduğunu söylemek mümkün. Bu bireyler ellerindeki işi bitirmeye ve sonuca odaklıdır. Empati yetenekleri yeterinde güçlü olmadığı için süreçte çalışanlarını ve kendilerini yıpratabilirler.
Fakat elbette erkek egemen ofislerde veya çalışma ortamlarında bulunmanın da avantajları vardır. Daha önce de söylediğimiz gibi iş hayatının erkeklerin tekelinde olması gerektiği yaygın bir düşüncedir. Bu sebeple, ne yazık ki, kapılar erkeklere daha kolay açılır. Dünya üzerinde erkek isimlerini mahlas olarak kullanan ve iş hayatına atılan binlerce kadın vardır. Hatta bunlardan bazıları gerçek isimlerini ölümlerinden önce açıklamış ve tüm hayatları boyunca bu imajı korumaya gayret etmişlerdir. Erkek egemen iş yeri, kadın egemen iş yerine kıyasla piyasaya daha kolay hakim olabilir. Bu da asla gayret ve yetenek anlamında üstün oldukları için değil, piyasalarda da erkeklerin egemenliği sürdüğü içindir. Bir kadın çalışan için erkek egemen bir iş ortamı sadece cinsiyeti sebebiyle ayrımcılığa uğradığı bir cehenneme de dönüşebilir.